madonna.

Bundan tam dokuz ay önce yine kış aylarımın vazgeçilmezi olan kronik farenjitin bünyemi ele geçirdiği günlerden birinde defter başlığı ile seninle buluşmuştum sayın okuyucu. Orada da yazdığım gibi, bir kitap incelemesi kıvamından sıyrılarak çok sevdiğim Kürk Mantolu Madonna eseri aracılığıyla Sabahattin Ali’nin kulaklarını çınlatmıştım. Beğenen beğenmeyen herkesin dilinde dolanan, türlü kahve pozuna eşlik eden Madonna, dokuz ay sonra yine kürk mantosuyla bu satırların gündemine yerleşti. Aslında sadece bu satırların gündemine mi? Hayır sayın okuyucu. Ülkenin gündemine yerleşti.

Dün gece korkunç bir kabus gördüm. Kabusumda bir sabah programına konuk oluyorum. Programın sunucusu misafirleri ile birlikte Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sının çekilmesi planlanan filmi üzerine sohbet ediyor. Misafirlerden biri -ki kendisini en bilgili addedeni- elden düşmeyen, bir kere okunsa da yetmeyen bu eserin, ünlü sanatçı Madonna’nın hayatını konu aldığını ve Madonna’nın hayatını konu alan bir filmin ilgi çekici olduğunu söylüyor. Stüdyoda kaos bitmek bilmiyor: kitabın isminin Madonna ile bir tesadüf oluşturduğu, kitapta çok da üzerine konuşulacak, altı çizilecek bir şey olmadığı ekleniyor. Uykumdan kan ter içinde uyanıyorum. Allahım ne kötü bir kabustu öyle!

Hayatımızın birçok anında “keşke rüya olsaymış” dediğimiz şeyler yaşarız. Bunların en yenisini de bu sabah yaşadım. Sana kötü bir haberim var sayın okuyucu, yukarıda sana anlattığım kabusum ne yazık ki gerçek. Keşke rüya olsaymış… Tüm gün boyunca defalarca paylaşılan, üzerine yorumlar yapılan malum videoyu izledikten sonra düşündüğüm şeyi Kürk Mantolu Madonna’dan bir alıntı ile tanımlamaya çalışayım: “Kafamın içinde ona söylenecek uçsuz bucaksız şeyler bulunduğunu hissediyordum, senelerce söylense bitmeyecek şeyler.”

Kitabı ilk okuduğum zamanı hatırlıyorum da, son sayfasındaki son satırları da okumayı bitirdiğimde adeta bir boşluğa düşmüş, bir süre etrafa öylece bakakalmıştım. Gerçi bu boşluğa düşme hissi, diğer seferlerde de oldu, yalan yok. Sonunu bile bile bir hikayeden bu kadar etkilenmek; hikaye bir yana, böylesine etkileyici bir anlatımı okuma şansına erişmek, kendimi iyi hissettiren şeylerden olmuştu. Tabi ki, ikinci, üçüncü sefer okuduğumda ise bir kurşun kalem de eşlik etti bana, o güzel satırların altını çizmek için. İnsan bir kitapta kendini bulduğu satırların altını çizermiş. Üstadın kaleminden Raif Efendi’nin hikayesini dinlerken o kadar kendimi bulmuştum ki, kurşun kalemim elimden düşmemişti.

Aslında takıldığım nokta, defter yazısında da paylaştığım gibi, başka birinin okumasına, o güzel satırların altını çizmesine bile dayanamadığım, bildiğin kıskandığım bir eserin çok da anlamı ve katkısı olmayan bir programa konu edilmesi değil. Ekrana çıkan ve kendini bilgili biri olarak tanıtan birisinin, 70 yıl önce yazılmış ve kitlelere mal olmuş bir eseri yorumlama gibi bir cesareti göstermeden önce kitaba en azından bir göz atma lütfunda bulunmaması. “Başkasının adına utanılan anlar”a bir yenisini ekledik bugün, malum hanımefendi ile.

Her şerde bir hayır varmış sözü 2016 yılı boyunca adeta en temel şiarlarımdan birisi oldu. 17 Ekim sabahında o güzelim satırları, daha sonraki yıllarda güzel şarkıları ile hayatımıza giren Madonna’nın hayatıyla ilişkilendiren hanımefendi, aslında bu güzel eserin bilinirliğini birazcık daha artırmış oldu. Şer olarak nitelendiren cahilliği sayesinde yine, yeniden kitlelere ulaşacak o harikulade satırlar. Birileri daha merak edip edinecek o mavi kaplı kitabı. Birileri daha bu hanımefendinin neden bu kadar gündemde olduğuna merak salıp Raif Efendi’nin siyah kaplı defterine konuk olacak.

O harikulade, anlamlı satırları seninle de paylaşmak isterdim ama bildiğin kıskanıyorum. Benden başkası okumasın istiyorum onları, sanki böyle bir şey mümkünmüşçesine.

Güzel oldu aslında bu sayın okuyucu. Sayesinde bir kez daha okuyalım Raif Efendi’nin defterini. Bir kez daha siyah kaplı defterimizi açıp dertleşelim onunla.

Anlaşıldı, eve geçince yine buluşuyoruz ‘Madonna’nın hayatıyla‘.

Bu arada Sıradaki parça Madonna’dan gelsin. En sevdiklerimden birisi…

Yorum bırakın