Yeni bir yılın, yeni bir gününde, yeni bir sayfanın ilk satırlarını asla böyle hayal etmemiştim. Hani Orhan Pamuk Masumiyet Müzesi’ni açarken ‘Hayatımın en mutlu anıymış bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi?’ diye sorar ya kendisine. Ondan mülhem; hayatımın en mutsuz günlerinden birine uyanacağımı, yenilenmeyi umarken yenileceğimi bilmiyordum. Nereden bilebilirdim ki? Bilseydim, bu yürek yangınını yaşamamak için bir şeyler yapabilir miydim?
Bundan yaklaşık 3,5 yıl önce, işe yetişmek için apar topar evden çıktığım bir ekim sabahında etrafını saran kedilere teslim olmak üzereyken karşılaşmıştık ilk kez. Evimizin otoparkında, bir süredir beslediğim ve arkadaş olduğum kediler; bana hayatımın en güzel günlerinden birçoğunu yaşatacağını o zamanlar çok da bilemediğim ‘can dostumu’ gözlerine kestirmişlerdi. Birkaç dakika sonra insem aşağıya, yerinde kuvvetle muhtemel bir tutam tüy bulacağım yerde tanıştık can dostumla.
Önce yüksek bir yere aldığımızı hatırlıyorum, sonra da bir su şişesinin küçücük kapağını dolduracak kadar sudan yudumladığını. İşte; hayatımıza renk getireceğini, kendisini çok ama çok seveceğimizi o zamanlarda henüz kestiremediğim canımız ile buluşmam tam da böyle bir sabahta oldu. Kendini bu kadar kısa zamanda nasıl da böyle fazla sevdirmeyi başardın be çocuk… Aşk olsun sana…
‘Biraz büyüsün de birine veririz’ diyerek yerini bile bulduğum Düdük’ümüz bir sabah, o cılız sesiyle ötüşüyle ‘işte büyüyorum, buradayım’ diyordu, o ufacık haliyle. Büyüyüp de koca bir adam olduğunda, altın saçlı, parlak tüylü ve gür sesli olacağının habercisiydi sanki o ötüşler.
Çok sevdiğim bir söz vardır: ‘Mutluluk avucunuzun içindeyken hep ufak görünür. Bir kere kaybederseniz birden ne denli büyük ve değerli olduğunu öğrenirsiniz.’ Ne mutlu, ne güzel günlermiş; her biri ne kadar da hızlı geçmiş. O kadar güzel an’lar, anılar biriktirmişiz ki Düdük’ümüz ile. Umarım sen de biliyorsundur bunları Düdük, çünkü o kadar mutlu olursun ki bildiğinde… O kadar sevinirsin ki bizi ne kadar mesut ettiğini bilsen. Bil olur mu? Her anımızda, her sözümüzde sen vardın; hep de böyle olacak. Hangi birini sayayım, seninle geçirdiğimiz o güzel anıların. Mutluluk avucumuzun içinde gerçekten de ne kadar ufak görünüyormuş. Kaybedince anladık…
Nereden çıkıp geldin bilmiyorum ama iyi ki bizi seçtin. Çıktın geldin bir yerlerden, bizi buldun ve hayatımızı o kadar güzelleştirdin ki. Sana müteşekkiriz bu yüzden. Kısacık ömrüne ne güzel hatıralar sığdırdın, inan hiçbiri yetmedi bize. Beraber defalarca gittiğimiz, keyifli vakit geçirdiğimiz yerde huzurla uyuyorsun şimdi. Umarım şu an uçsuz bucaksız çayırlarda doyasıya geziyorsundur. Şundan emin ol; aklımızda, fikrimizde, zihnimizde, dilimizde hep sen olacaksın. Her yeni gün Allah’a yeniden teşekkür edeceğim, seni karşımıza çıkardığı için. Keşke daha fazla anı biriktirmeye vaktimiz olsaydı diye üzgünüm sadece… Kalan her şey için sana minnettarım.
İnşallah seni, senin bizi ettiğin kadar çok mutlu edebilmişizdir canım benim. Beraber kutladığımız doğum günlerimizi çok özleyeceğim. İşimden gücümden yorulup da seni kucağıma aldıktan sonra huzurla uyuklamayı çok özleyeceğim. Bahar sabahlarında güne erkenden başlayıp da kucağımda sen, yola koyulmalarımızı çok özleyeceğim. Bak şimdi, her yerde senin fotoğrafın, senin tüyün; senden bir hatıra var. Keşke bu kadar erken bırakıp gitmeseydin bizi; eksik kaldık buralarda.
Sana minnettarım canım benim. Çıkıp geldiğin ve bizi seçtiğin için. Tadınla hayatımızı güzelleştirdiğin, her birimizin hayatına bu kadar derin dokunduğun için. Yıllar boyu evimizde huzurla ve mutlulukla yaşadığına inanıyorum. En sevdiğin yerlerden birinde, üstünde mavi gökyüzü, yanında kanatlı dostlarınla, seni saran en sevdiğin örtünle huzurla uyuduğuna inanıyorum. Ve günün birinde yeniden buluşacağımıza da…
Dasty’ye bizden çok selam söyle olur mu? Alabildiğine yeşilliklerde beraber çok güzel oyunlar oynayın. Ve bizi asla unutmayın.
Çünkü biz seni, sizi asla unutmayacağız.
Yeniden buluşana dek kendine çok iyi bak lütfen.
Seni çok seviyorum altın saçlı çocuk.
Hatıran baki.

