Bir De Yetmez Üç Tane

Bu haftaki buluşmamızın başlığını gördüğünüzde zihninizde Sezen Aksu’nun Yalnız Kullar parçasının tınılarının çalması çok normal. Ancak bizim konumuz ne ikili ilişkiler ne de dilek hakları. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) geçtiğimiz günlerde yayımladığı 2023 yılına ilişkin Küresel Borç Görünümü verilerine göre dünyanın borcu gelirinin çok üstünde. 2023 yılı küresel borcu bir önceki yıla kıyasla 15 trilyon dolar artarak 313 trilyon dolara yükselirken dünyanın borcunun gelirine oranı ise %330’a yükseldi. Yani dünyamız, borcunu kapatmak istese kendisinden bir tane yetmiyor, üç tane gerekiyor.

Enflasyon, iklim krizinin olumsuzlukları, hızla gelişen dijitalleşmeyle beraber yükselen enerji talebinin sürdürülebilir bir şekilde karşılanmasına ilişkin endişeler derken aslında küresel ekonominin sahip olduğu en büyük kırılganlıklardan birisi de yüksek borçluluk. Ödemeye kalkışılsa üç tane dünyanın gerektiği kadar yüksek borçluluk, ekonomi politikalarının tasarlanması ve uygulanması aşamalarında kendini hatırlatırken olası finansal krizlere de davetiye çıkarmaktadır. 2009 yılındaki Küresel Ekonomik Kriz’in sonrasında Avrupa kıtasında yaşanan borç krizi bunun en yakın örneklerinden birisidir. Kriz endişeleri finansal piyasalarda belirsizliği ve güven kaybını beraberinde getirirken yatırımların da risk almaktan kaçınmalarına ve ekonomik büyümenin olumsuz etkilenmesine sebep olabilir.

Yüksek borçluluk düzeyi, ekonominin gelecekteki büyüme potansiyelini de sınırlayabilir çünkü borç ödemek ya da borcu çevirmek için harcanan enerji ve finansal kaynaklar ekonomik büyüme ve kalkınmaya yönlendirilebilse çok daha farklı bir dünyanın inşası mümkün olabilir. Borçlanmanın en büyük olumsuzluklarından birisi ödeme maliyetlerinin de giderek yükselmesi olmaktadır. Çünkü, borçluluğu yükselen bireyler/şirketler/ülkeler, kredibilitelerini de kaybetmeye başladıkları için finansal kaynak bulabilmek için daha yüksek bir maliyete razı gelmek, yani daha yüksek oranda faiz ödemek zorunda kalmaktadır.

Küresel Borç Monitörü’nün sonuçlarında en dikkat çeken noktalardan birisi de, gelişmekte olan ekonomiler grubunun kendi rekorunu kırması. 2023 yılı sonunda gelişmekte olan ülkelerin toplam borcunun gelirlerine oranı %225 ile tarihi seviyesine yükseldi. Bu durum, yüksek büyüme oranı gerçekleştiren söz konusu ülkelerin büyüme performansları üzerinde kırılganlık ve belirsizlik yoluyla bir engel teşkil edebilir. Öte yandan, küresel çapta hanehalkının borçlarının gelirlerine oranı %62,6’dan %61,5’e gerilerken Türkiye’de bu oranın %11,3’ten %11,6’ya çıkması, Türkiye’de yaşamın giderek zorlaştığının bir kanıtı.

Önümüzdeki dönemde dünya ekonomisi, karşı karşıya olduğu bir dolu sınamanın yanında yüksek borçluluğun olumsuzluklarıyla da risk altına girmemek için özellikle gelişmiş ekonomilerde borçlanmanın kontrol altına alınması için daha etkin denetim mekanizmalarını ve düzenlemeleri hayata geçirmeli. Bununla birlikte, içinde bulunduğumuz sürdürülebilirlik döneminden hareketle ülkelerin borç yönetim politikalarını güçlendirmeleri ve yüksek borçluluğun finansal kırılganlıklar ortaya çıkarmayacak şekilde sürdürülebilir bir vizyonla çevrilmesi gerekiyor. Son olarak, dünyanın halihazırda sahip olduğu ‘üç dünya’ kadar borcunu tek günde ödeyip kapatmak mümkün olamayacağına göre, önümüzdeki dönemde borçlanma stratejilerinin ‘yumurtaların farklı sepete konması’ gibi etkin bir çeşitlendirme politikası ışığında, sektörleri zora sokmayacak şekilde yapılandırılması da önem arz eden konulardan.

Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

Bu yazı 28 Şubat 2024 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayımlanmıştır.

Yorum bırakın