Hepimizin üzüntüyle hatırladığı üzere 2016 yılı ülkemiz için bir hayli zorlu geçmişti. Terör saldırıları, 15 Temmuz hain darbe girişimi, terör örgütlerinin ülkemize yönelik eşanlı saldırıları, yakın coğrafyamızda yaşanan belirsizlikler 2016 yılına dair hafızalarımızda pek de hoş olmayan izler bırakırken sadece bizim için değil dünya ekonomisi için de zor bir yıl geride kalmıştı. Dünya Ticaret Örgütünün verilerine göre 21. yüzyılda ilk kez küresel ticaret büyümesi küresel ekonomik büyüme oranının altında gerçekleşmişti. Neyse ki 2016 yılı bitti, 2017 yılı küresel ticarete iyi geldi.
Gelin beraber hatırlayalım; Dünya Ticaret Örgütünün verilerine göre 2016 yılı sonu itibarıyla küresel ihracat hacmi değer bazında %2,5 gerileyerek 14,8 trilyon dolar olurken uzunca yıllar küresel ticareti sürükleyen büyük ekonomilerin tamamında ihracattaki değişim negatif gerçekleşti. Öyle ki, 2016 yılında ABD’nin ihracatı %3,4, Avrupa’nın ihracatı %0,2, Asya kıtasının ihracatı %3,3, Çin’in ihracatı %7,7, Hindistan’ın ihracatı %1,2 ve Güney Kore’nin ihracat %5,9 düzeyinde azalmıştı. İhracattaki düşüş dalgası ülkemizde de etkisini göstermiş ve 2016 yılı sonu itibarıyla değer bazında ihracatımız %0,9 seviyesinde azalış göstermişti.
Ticaret hacmindeki bu yavaşlama kendisini uzunca yıllar lokomotif rolünü üstlendiği küresel büyüme performansında da göstermişti. Küresel ticaret hacminin ekonomik büyümeye oranı, 21. yüzyılda ilk defa 1:1 düzeyinin altına düştü. Yani bu ne demek? Küresel büyümenin pozitif ancak küresel ticaretin negatif bir görünüm sergilediği 2001 yılından bu yana ilk defa küresel ticaretteki artış küresel büyümenin altına düştü. Uzun dönemli değerlendirmelerde her daim küresel büyümenin lokomotifi olarak değerlendirilen küresel ticaretteki gerilemede hiç şüphe yok ki küresel talepteki daralmanın etkisi büyüktü.
Küresel ticaret performansı 2017 yılında ise geçen yılki kara bulutları dağıtan ve geçmişteki güzel zamanları hatırlatan bir görünüm çiziyor. Yılın Ocak-Eylül dönemi dikkate alındığında değer bazında küresel ihracat %9,2 artarak 11,9 trilyon dolara yükselirken aynı dönemde küresel ithalatta da %10,2 seviyesinde artış gözlemlendi. Küresel ihracat hacminde bu neredeyse çift haneli büyümenin devam etmesi durumunda küresel ihracatın yılsonu itibarıyla yeniden 16 trilyon doların üzerine çıkacağını tahmin edebiliriz.
İhracattaki bu artışın bileşenlerine baktığımızda ise hem gelişmiş gem de gelişmekte olan ekonomilerdeki ticaret bazlı toparlanmanın büyük rol oynadığını söylememiz mümkün. 2017 yılının ilk dokuz ayı itibarıyla Kuzey Amerika’da ihracatta %7,1’lik artış gözlemlenirken Avrupa’da da %7’yi artış büyüme küresel talebin güçlendiğinin ve bununla beraber küresel ticaretin tekrar büyümenin lokomotifi rolünü kazandığının birer göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Yönümüzü Doğu’ya çevirip de Asya kıtasına geldiğimizde uzun yıllardır ihracata dayalı büyüme modelini başarıyla uygulamış ve yüksek orandaki ihracat artışlarıyla beraber hızla büyümeyi başarmış ülkelerle karşılaşıyoruz. Asya Kaplanları olarak da adlandırılan Güney Kore, Singapur, Tayvan ve Hong Kong’da yılın ilk dokuz ayı itibarıyla ihracat büyümesi %12,5 seviyesinde gerçekleşirken dünyanın en büyük ikinci ekonomisi Çin söz konusu dönemde ihracatını %7,5, bir diğer dev ekonomi olan Japonya ise %7,9 artırmayı başardı.
2017 yılı jeopolitik gerginlikler ve finans piyasalarındaki belirsizliklerle “orta şekerli” bir görünüm çizse de küresel ticaret açısından güneşli bir resim çizmeyi olanaklı kılıyor. Yılın kalan kısmındaki gelişmeleri de bu satırlardan inşallah beraber değerlendireceğiz.
Güzel bir hafta geçirmeniz ümidiyle…
Bu yazı 29 Kasım 2017 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.