Sanmayın ki bu yazı, sosyal medyada fazlasıyla görmek zorunda kaldığınız Küçük Prens alıntılarına yenilerini eklemek, hiçbir şey anlamasa da sırf fenomen oldu diye kitabı elinden düşürmeyenlere prim verecek bir nitelikte yazılıyor. Klişe timi üyeliği yapmak gibi bir amacımız da yok öte yandan. Sadece bir oturuşta (evet evet, yanlış okumadınız; gerçekten başına oturup da 111 sayfanın bir çırpıda) okunduğu bir geceyi sizinle paylaşmak istiyorum.
Bazen uyku tutmayan bazen de sizin bilakis uyumak istemediğiniz gecelerde hiç kafanızı yukarı kaldırıp da gökyüzüne baktınız mı? Parlaklığı değişen, birden bir inci gibi parlayan ama sonra da sönüp giden yıldızları izleme imkanınız oldu mu? Olmadıysa hayatınızda gerçekten büyük bir eksiklik var sayın okuyucular. O parlayan “şey”lerin arasında size gülen bir tane göremediyseniz henüz tam olarak yaşamıyorsunuz demektir, üzülerek söylemek gerekirse.
Büyükleri de anlamıyoruz, insanları da. Olanlara anlam veremiyoruz, vermeye çalışırken bir bakıyoruz ki sabah olmuş. Her şeyi – en azından çoğu şeyi – anlayabilmeyi dilerdim, çocuklar için yazılan kitapları bile. Belki de her şeyi anladığımızı zannediyorduk daha önceleri. Lakin ben de kutunun içindeki koyunu görebilecek kadar anlayışı kuvvetli birisi değilmişim, yeni yeni fark ediyorum.
Anlam veremiyoruz çoğu insana, çoğu şeye. İnsanlar ne yaptıklarını, yaptıklarında ne aradığını çok da kestiremiyor sanki, ne dersiniz? Hep bir karışıklık, hep bir uyuşmazlık, hep bir kaos mu var, yoksa bana mı öyle geliyor? Küçük Prens’in de dediği gibi, bizim gezegenimizde insanlar bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar fakat yine de aradıklarını bulamıyorlar. Halbuki aradıkları(mız) tek bir gülde ya da tek bir damla suda.
Gözlerimiz kördür, göremez; ancak ararsak yüreğimizle aramalıyız; Küçük Prens öyle diyor. Doğru da söylüyor. Kalbiyle yaşayan, aşktan ve acıdan ölen birkaç kişi şu dünyayı başka bir yer yapmaya yetiyor. Gerçi kalbimiz olduğu için ihtiyar hissetmiyor muyuz kendimizi? Herkesten biraz daha fazla kalbimiz var diye bu kadar ciddiye almıyor muyuz oyunları? Bu büyükleri hiç anlamıyorum.
Yıldızlar diyorduk değil mi? Saat 04:35 ve şansıma bu gece de gökyüzü açık. İrili ufaklı yıldızlar göz kırpıyor bu gece de bana. Arada gülümseyenler de var bana, şansıma. Yazının başında kaçınacağız demiştik ama biz de klişeye uyup da bir alıntı yapmadan bitirmeyelim yazımızı:
Gece gökyüzünü seyrederken, içlerinden birinde ben yaşadığım için, güldüğüm için tüm yıldızlar gülecekler senin için. Senin gülebilen yıldızların olacak! Arkadaşların gökyüzüne bakıp güldüğünü görünce çok şaşıracaklar. O zaman onlara şöyle diyeceksin: “Evet, yıldızlar beni hep güldürür!”
[…] ay önce tekrar okuyup da bu sefer altını çizerek küçük bir hediyeye dönüştürdüğüm Küçük Prens‘te şöyle diyor gün batımı ile ilgili: Biliyor musun… İnsan çok üzgün olunca […]
BeğenBeğen