Bugün takvimler 29 Nisan’ı gösteriyor ve biz bir Dünya Dans Günü’nü daha sahnelerden ayrı kalmadan kutlamanın keyfine varıyoruz. Uluslararası Tiyatro Enstitüsü ve UNESCO ortağı Uluslararası Dans Komitesi’nin katkılarıyla 1982 yılından bu yana her yılın 29 Nisan’ında kutlanan bu gün modern balenin kurucusu kabul edilen Jean-Georges Noverre’nin doğum günü anısına ithaf edilmiş. 21 yıldır aralıksız bir şekilde dansla iletişimini koparmayan birisi olarak senin de Dünya Dans Günün kutlu olsun sayın okuyucu.
Sahne gerçekten garip bir yer. Onu hakkıyla yaşamak, hissetmek de herkese nasip olmuyor. Bir temsil öncesinde yapılan onlarca prova, harcanan onlarca (bazen yüzlerce saat), gerçekten dökülen terler, ağrıyan uzuvlar, bacaklara, ayaklara giren kramplar, sakatlanmalar, stres kırıkları, bazen baş dönmeleri, bazen sinir harpleri, stres, heyecan, azim ve diğerleri… Bir dolu çilenin sırf üzerinde olabilmek için çekildiği bir yer sahne. Sevdiğim bir arkadaşım da bugünün anısına yazmış; her seferinde provalarda “yok artık ya, çekmeyeceğim bu çileyi” diyip de üzerine çıktığında yüzünün karşı koyamadığın bir şekilde gülümsediği, bir türlü bitmesini istemediğin bir rüya gibi bir yer, sahne.
Bundan 21 yıl önce, boyuma yakın uzunlukta bir beyaz mendili sağ elime alarak Diyarbakır yöresi oyunları ile başladım ben dansa. Elinizi 45 derece açı ile aşağıya doğru uzattığınızda yer ile elinizin arasında kalan mesafe kadar boyuma bakmadan 15 arkadaşıma nerede diğer figüre geçip de ekibin hizasını nerede tutmamız gerektiğini anlatmaya çalışmak; şimdi bile düşündüğümde mideme kelebekleri dolduran bir heyecan.
O günden bugüne 21 yıl geçmiş. Çok farklı yerlerde, çok farklı tarihlerde, çok farklı sahnelerde dans etme şansını yakaladım. Nice önemli insanın önünde, şu hayatta normal zamanda olmayı hayal edemediğin nice mekanda, nice önemli etkinlikte tüm gözlerin üzerinde olduğunu, sen performansını sergiledikten sonra insanların memnuniyetle dakikalarca seni alkışladığını düşünsene bir sayın okuyucu! Kulağa güzel geliyor değil mi? Anlayamazsın…
Şu hayattaki en büyük şanslarımdan birisi dans. Babamın çocukluğumdan beri iki oğluna verdiği en büyük tavsiyelerden biri olan “izleyen değil, izlenen olun” cümlesini hakkını verebilmek gerçekten büyük bir şans.
Düşünüyorum da ardımda bıraktığım dans ile geçen 21 yılımı: en güzel seyahatlerimi dans ile gerçekleştirmişim. En güzel yerlerde, en güzel şekilde dans sayesinde ağırlanmışım. Bir dolu önemli insan ile dans sayesinde iletişime geçmişim. Bir dolu güzel anıyı dans sayesinde biriktirmişim. En güzel arkadaşlıkları, gerçek dostlukları dans sayesinde edinmişim.
Hayatımdaki dönüm noktalarının tam ortasına oturan insanlarla dans sayesinde tanışmışım.
Dans sayesinde hayallerimi gerçekleştirmiş, dans sayesinde benliğimi bulmuşum.
İşte hayatımın dans ile kesişmesine şükredeceğim bir 29 Nisan daha geldi, geçiyor. Naçizane bir tavsiyem olacak sana sayın okuyucu: Ne yap et, tut bir tarafından şu dansın. Var o sahnenin tadına; inan ki bağımlısı olup bırakamayacaksın.