Yeşil Avrupa

Rüya bitti, gerçek hayata dönüş yaptık. Geçen hafta küçük bir Avrupa turuyla üç günde üç Avrupa ülkesinde misafir oldum. Tahmin edeceğiniz üzere gayet keyifli geçen bir seyahati daha geride bıraktım. İstanbul-Ljubljana seferinin son dakikalarında Slovenya semalarında iken aşağıya baktığımda dikkatimi çeken şey ise uçsuz bucaksız yeşillik oldu. Keza Ljubljana’dan Zagrep’e geçerken de Karadeniz Sahil Yolumuzu anımsatan şekilde, sık ormanların arasından geçen yollarda Avrupa kıtasının yeşilliği dikkatimi çekti. Peki, Avrupa, gerçekte ne kadar yeşil? (Yukarıdaki fotoğraf 11 Mayıs tarihinde Ljubljana’dan)

Her ne kadar yazıya fiziki anlamda yeşillikten bahsederek başlasak da ekonomilerin yeşil olmasını aslında başka bir anlama geliyor. Önümüzdeki aylarda değerli hocam Dr. Murad Tiryakioğlu’nun editörlüğünde basımı tamamlanacak olan ve benim de bir bölüm ile katkı sağladığım Afetlerle Kalkınmanın Sosyal, Sektörel ve Bölgesel Boyutu başlıklı derleme kitabında da belirtiğim üzere uluslararası kuruluşlarca ekonomilerin yeşillenmesi temel olarak refah ve ekonomik gelişme politikalarının çevresel risklerin de göz önünde tutularak tasarlanması ve uygulanmasını içeriyor. Bu satırlarda da çevresel risklerin başında gelen sera gazı salınımı konusuna eğilerek Avrupa’nın aslında ne kadar yeşil olduğunu değerlendirmeye çalışacağım.

Avrupa Birliği’nin resmi istatistik ofisi Eurostat’ın Mayıs ayı başında paylaştığı verilerde 2015 yılında Avrupa Birliği’nde sera gazı salınımının 2014 yılına kıyasla küçük bir oranda artış gösterdiği ifade ediliyor. Tüm dünya tarafından küresel ısınmanın en önemli faktörlerinden biri olarak değerlendirilen sera gazı salınımı Avrupa Birliği’nde 2015 yılında bir önceki yıla kıyasla %0,7 oranında artış gösterdi. Kamuoyuyla paylaşılan belgede, bu artışta iklim şartlarının, ekonomik büyüme performansının, nüfus büyüklüğünün, ulaşım ve sanayi aktivitelerinin rol oynadığı ve Birliğin salınımı azaltıcı etkin politikalar sürdürdüğü de belirtilmiştir.

2015 yılında, bir önceki kıyasla, sera gazı salınımında en iyi performans gösteren ülkeler sırasıyla Malta ve Estonya olurken en kötü karne ise Slovakya ve Portekiz’in oldu. 2015 yılında sera gazı salınımı Malta’da %26,9 oranında azalırken Estonya’da ise %16 oranında gerilemiştir. Öte yandan aynı dönemde sera gazı salınımında Slovakya’da %9,5 oranında, Portekiz’de ise  %8,6 oranında artış gözlemlenmiştir.

Şekil 1: 2015 Yılında Ülkelere Göre Sera Gazı Salınım Oranı Değişimi

şekil1
Kaynak: Eurostat

Yukarıda sera gazı salınımını belirleyen faktörlerden biri olarak ekonomik performansın ifade edildiğinden bahsetmiştik. Avrupa Birliği’nin 2015 yılında doğaya bahşettiği (!) sera gazı salınımının neredeyse beşte biri, Birliğin büyük abisi Almanya kaynaklı. Almanya tarafından salınan sera gazı, Birlik toplamının %23’ünü oluştururken “büyük abi” 21 üye ülkenin toplamından daha büyük bir orana sahip. Almanya’yı %12,5’lik pay ile Birleşik Krallık izlerken İtalya ise %10,6 ile üçüncü sırada yer alıyor.

Şekil 2: 2015 Yılında Avrupa Birliği’ne Üye Ülkelerin Sera Gazı Salınım Payları

şekil2
Kaynak: Eurostat

Ülkemizdeki duruma da kısaca bir göz atıp yazıyı sonlandıralım istiyorum lakin bizdeki veriler birazcık daha eski. 2014 yılında ülkemizdeki sera gazı salınımı 2013 yılına göre %6,5 oranında artarak 467,6 milyona ulaşırken salınımda en büyük payı %72,5 ile enerji kaynaklı aktiviteler aldı. Üzücü bir haber: kişi başı sera gazı salınımı 2014 yılında 1990 yılına göre %125 oranında artış gösterdi.  1990 yılında kişi başı CO2 eşdeğer emisyonu 3,77 ton/kişi olarak hesaplanırken, bu değer 2014 yılında 6,08 ton/kişi olarak hesaplandı.

Gelecek nesillerin de doğal kaynaklardan en az bizim kadar yararlanabileceği politikalar tasarlayıp uygulamak bize düşen ödevlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Her ne kadar ülkemizde hem göstergeler hem de mevcut durum itibariyle yeşil ekonomiye geçiş sürecinin henüz başında isek de özellikle uluslararası zeminde kendisine giderek yer bulacak olan bu akımın algısının gelecek dönemde ülkemizde de iyileşerek gelişeceğini beklemek çok da yanlış olmaz. Günümüzde ulusal kalkınma planları ile dönüşüm programları içerisinde doğrudan kendisine yer bulan yeşil ekonomi politikaları, hem kamu sektörünün öncü olması hem de özel sektörün etkin harcama ve yatırımları ile beraber gelecek dönemde ülkemizde de etkili ve verimli bir şekilde uygulanacaktır. Böylece bu ülkede yer alan bireyler olarak hem mevcut yaşam memnuniyetimizi artıracağımızı hem de sahip olduğumuz kaynakları bozulmadan çocuklarımıza, torunlarımıza bırakabileceğimizi umuyoruz.

Bu yazı 16 Mayıs 2016 tarihinde HaberAnkara‘da yayınlanmıştır.

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s