İnsan zihni çok komplike. Birkaç dakika önce ihracata dayalı büyüme modelini inceleyip de ihracat hacmi ile ihracat sepetinin kalitesinin artması, ekonomik büyüme performansına nasıl etki eder diye düşünürken birkaç dakika sonra karalanması elzem olan satırları önüne getiriyor. Dur dur sayın okuyucu, bu bir kahve yanı yazısı. Bir iki ekonomi terimi ile başlamış olabilirim söze ama devamında yine seninle buluşmanın keyfini yaşayacağım, güven bana. Başımın üzerindeki masmavi gökyüzünün huzuruyla selamlarım seni.
Bir süredir makalelerin, verilerin, metinlerin içine gömülmüş bir haldeyim. Yine bir deney yapıyorum adeta, iki haftada bir uzmanlık tezi nasıl yetiştirilir, onu öğrenmeye çalışıyorum. Çalışma masamda klavyenin tuşlarına bir bir dokunurken arada bir kafamı çevirip de baktığım manzaradan sıkıldım ama birazcık. Sanki ben hep burada oturuyorum, hep aynı görüntüye bakıyorum, hep aynı anı yaşıyorum gibi geliyor ama vakit akıyor resmen.
Ama şükür ki bakışlarıma azıcık açı verdiğimde o uçsuz bucaksız maviyle buluşuyorum. Biliyorsun sayın okuyucu, Ankara’da deniz yok. Zaten Ankara’nın öyle bir iddiası da yok. Ama mavi, her yerde mavi. Her yerde huzur, her yerde dinginlik; görmesini bilene.
İnsan hayatının bazı anlarında sanıyor ki kurtulamayacak o sıkışıp kaldığı yerden. Sanıyor ki bu hayatta görüp göreceği sadece bir bakış. Ama dedim ya, vakit akıyor resmen; takvim yapraklarını bir bir yırtıyorsun. Bir görüyorsun ki bir başka bakışta da gökyüzü var aslında. Mavi hayatlar var, dinginliği, huzuru beraberinde getiren. İnsan anlıyor ki, sanrıları aslında boş yereymiş. Anlıyor ki, maviyi görebildiğinde aslında kazanan oluyormuş. Tüm hüznünü, soğuk kalpleri geride bıraktığın an o maviyi başka çerçevelerde de fark ettiğin ana denk geldiğinde kazanıyorsun sayın okuyucu. Onları siyah ile boğuşurken bırakıp da mavinin tadını çıkardığında başlıyor oyun aslında. Hoşgeldin yanıma.
Suların kıyıları dövdüğü, usul usul yanan bir közün artık ortalığa is bürüdüğü vakitleri mavinin huzuru boğuyor artık. Her yeni gün kendi güzelliği ile yanında beliriyor insanın. Fark ediyor insan, aslında mavi bir huy bizde. Gelecekten korka korka uyandığımız sabahlarda da, yetinmezliğimizle başbaşa kaldığımız günlerde de, sırasını beklemeden üst üste gelen hüzünlerin boğduğu gecelerde de aslında bir yerlerde duran bir huy. Sadece bir süreliğine iletişim kopuyor bazen.
İki yıl önce Assos’ta çektiğim bir fotoğrafa bakarak paylaşıyorum bunları seninle sayın okuyucu. Huzur dolu bir fotoğrafa bakarak dökülüyor bu satırlar kalemimden. İçimizdeki huyun oralarda bir yerde olduğunu unuttuğumuz günlere inat, o mavinin tadını çıkara çıkara yudumluyorum kahvemi.
Üstat doğru söylemiş.
Mavi, bir renkten daha fazlası bence de. Sonu olmayan bir gökyüzü, umut dolu bir deniz.
Görmesini bilene.