öğretmen.

Bundan 23 yıl önce, mavi önlüğümü giyip ve annemin aldığı o çok sevdiğim beyaz yakaları takıp annemin elini tutarak Kızılay’ın göbeğindeki ilkokuluma girmek üzereyken az sonra ne ile karşılaşacağımdan, kimler ile tanışacağımdan bihaberdim sayın okuyucu. Nereden bilebilirim ki az sonra tanışacağım o kadın, hala sürmekte olan eğitim hayatımın ilk tohumlarını atacak. Kendisine saygım sonsuz ancak ilk kırmızı kurdeleyi halihazırda okumayı bilen bir öğrencisinin yerine kendisinin müridi gibi davranan velilerin çocuklarına takan Nebahat Öğretmen’in de Öğretmenler Günü kutlu olsun.

90’larda çocuk olmak derneğine üyeliğimi gururla sürdürüyorum. Hani o kokusu hala burnumda olan Turbo sakızları tatma şansına erişen, Meybuz denilen icadın varoluşuna aykırı bir şekilde eritip de suyunu içen, Meşrutiyet Caddesi’ndeki Las Vegas Oyun Salonu’nda kendisini kaybeden, eğer şanslıysa Atakule’nin şimdi yeniden inşa edilen kısmındaki DreamLand’de vakit geçiren, sokakta top oynama keyfini, üstüne üstlük bir de mahalle maçında mahalleyi temsil etme gururunu tadan ve Çarkıfelek’i Tarık Tarcan’ın sunumundan izleyenlerin kurduğu dernek. Annem ile mahalle bakkalına gittiğimizde annem alışveriş yaparken dışarıda duran gazetelere öylesine bakmadığımı anlayan bakkalımız annemi “çocuğunuz gazeteleri okuyor” diye uyardığında ben okumayı Tarık Tarcan sayesinde sökmüştüm bile. Benim için Nebahat Öğretmen’in yanıbaşında duran Tarık Tarcan’ın da Öğretmenler Günü kutlu olsun.

Şahsıma, becerilerime yapılan bir haksızlığa karşı dayanamadığım, tepki gösterdiğim zamanlar ta yaşımın tek haneli sayılarla ifade edildiği zamanlara rastlıyor sayın okuyucu. Okula adımımı attığım andan itibaren tahtanın önüne gerili o beyaz iplere asılı o fişleri okuyan bendeniz, her ne hikmetse birkaç ay boyunca heceleyerek okumayı sökmeye çalışan arkadaşlarından daha geç kırmızı kurdeleye layık görülmüş; bir adım arkada bırakılması kendisini beyaz kurdelede de göstermişti. İşte o zamandan beri, bir gün birilerine bir şeyler öğretebilme şansım olursa becerileri gözlemlemeyi ve adil olmayı kendime şiar edinmeye söz verdim.

Takvim yaprakları birbirini izledi, aradan yıllar geçti. Kırmızı kurdele vakasından birkaç yıl sonra yolumun kesiştiği halk dansları benim, bir bireye bir şeyler öğretebilmenin, bir şey öğretmenin yanında onun hayatında ufacık bile olsa bir yön verebilmenin o muhteşem hazzını yaşamama vesile oldu. Şöyle geriye dönüp baktığımda sayın okuyucu, 11 yıldır yüzlerce öğrencime sadece halk danslarından birkaç figür değil, bunun yanında hayata dair bir şeyler öğretebilme şansına eriştim, onların pırıl pırıl zihninde bir ışık da ben yakabildim. Şükürler olsun.

Öğrencilerime bir şeyler öğretebilmeye çalışırken aynı zamanda daha yolun başında verdiğim sözü hatırlayarak adil olmayı da elimden geldiğince sürdürmeye çalıştım. İktisat bölümünde asistanlık yaptığım zamanlar puanlandırmakla görevlendirildiğim 25 sınav kağıdını okumayı tam tamına 4,5 saatte bitirebildiğimde; adil olmanın aslında ne kadar zor ama bir o kadar da gerekli olduğunu bir kez daha anladım. Allahım ne zordu ama! “Bak onun ikinci sorusunun o formül geçişinden iki puan kırdın, buna da ona uygun bir puan vermen lazım”, “Ama bak diğerinin sonuca gidişi doğru, en azından bunun da çabasına dikkat et” fısıltıları ile aklımı kaçıracak gibi olduğum o geceyi hala dün gibi hatırlarım.

Yolum Nebahat Öğretmen de dahil her zaman çok kıymetli öğretmenler ile kesişti. Bazıları İngilizce’yi sevdirdi, sayesinde dünyayı dolaştım rahatlıkla. Bazıları Matematik’i sevdirdi, sayelerinde çok istediğim bir bölüme sorunsuz girip o bölümü sorunsuz okudum. Bazıları Tarih’i sevdirdi, sayelerinde şimdi bile kitaba bakmadan çoğu bilgiyi aklımdan söyleyebiliyorum. Bazıları dansı sevdirdi, sayelerinde hayallerimi sahneye koyabilme şansına eriştim. Her birinden bir şey aldım, bir hamura benzeyen kişiliğimi en güzel şekilde şekillendirebilmek için. Yolumun kesiştiği her bir değerli öğretmenimin ellerinden öpüyorum. Görürsen bir yerde, selamlarımı saygılarımla ilet lütfen sayın okuyucu.

Mesleğim öğretmenlik değil şükürler olsun ki bu özel günde beni unutmayan güzel yürekli öğrencilerim var. Bir Ekim ayının pazar gününde 15 kişiyle kurduğum, daha sonra dansçı sayısı yüzlerce kişiye ulaşan topluluğumuzdan mezun olup üniversiteye giden öğrencilerim de, halihazırda her haftasonu aynaların karşısında dans ettiğimiz öğrencilerim de bu güzel günde beni bir kez daha onurlandırdı, duygulandırdı.

Öğretmen gerçekten de bir kandil gibi; kendini tüketerek başkalarının yolunu aydınlatıyor. Klişe değil, gerçekten de çok kutsal bir meslek. Düşünsenize, bir insana bilmediği bir şeyler öğretiyorsunuz ve o bilgi belki de o insanın hayatında bambaşka bir çığır açıyor. Gerçekten bir ağaç yetiştirmek gibi, muazzam bir şey!

İlmin aydınlığını kendisine güneş edinen tüm öğretmenlerin bu güzel günü kutlu olsun sayın okuyucu.

Kırmızı kurdeleyi halihazırda okumayı bildiğimi bilse de benden önce başkasının göğsüne takan Nebahat Öğretmen’in de.

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s