“Togo’da evladını sokaktaki leğende yıkamaya çalışan kadının da, Çin’de günde 12 saat çalışıp da aylık 60 dolar alan kadının da, Haiti’de ortalıkta kol gezen hastalıklar yüzünden ölmek üzere olan kadının da, ülkemizde şiddet görüp taciz edilen kadının da Kadınlar Günü kutlu olsun.” Geçtiğimiz sene tam da bugün, yanıbaşıma bir kahve alıp da kağıt kalemin başına geçtiğimde, söze aynen böyle başlamıştım. Aradan koskocaman bir sene geçti, hem de nasıl geçti. Dünya Kadınlar Günü’nde ahkam kesmek yine biz erkeklerin görevi oldu.
Çok şey yazılıp çiziliyor kadın olmak ile ilgili. “Kadın dediğin” diye başlanıyor cümleye, cümleye noktayı koyduğunda ilk kelimesini unutuyor söze başlayan. Köşe yazıları, fikir yazıları “Güçlü kadın” diye başlıyor; sanki dünyada kadın salt kadınlığını bile sağlıklı bir şekilde yaşayabilirmişçesine. Kadın ile ilgili konuşmak, kadınlardan ziyade erkeklerin diline görev belleniyor. Nice yiğitler (!) ‘kadın dediğin şöyle yapar, böyle yapar; erkeğine şöyle hitap eder, muhtaç kalır’ diyerek insanlığın en büyük suçlarından birini işliyor. Bazısı kendinden utanmıyor, fazlasına kalkışıyor. Bu dünyada, bizim gibi çokoprens tadında adamlara da hemcinsleri adına utanmak, onların cezasını çekmek kalıyor.
Kutsal kitabımız Ku’an-ı Kerim’de bir insanı haksız yere öldürmenin bütün insanları öldürmekle eşdeğer olduğu buyrulur. Peygamber Efendimiz ise bir hadisinde kadınların Allah’ın insanlığa emaneti olduğunu zikreder. İnsana verilmiş en büyük hediyelerden birisi olan inanç ışığının aydınlattığı bir dünyada, bir koca sene daha -ne acı ki- bir kadının canına kıymayı marifet olarak düşünen erkeklerin nefes aldığı bir sene olarak geride kaldı. 2016’da ülkemizde 367 kadın daha bu hayata gözlerini yumdu, bir cinayete kurban giderek. Yani geride bıraktığımız senede her gün en az bir kadın bu hayata veda etti sayın okuyucu. Ve bir 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü daha sadece sayıdan ibaret olmayan bu 367 canı anarak geride kaldı.
Kadının gücünden bahseden yazılar yazılıyor, paylaşımlar yapılıyor her yerde. Ama hepimiz biliyoruz ki sayın okuyucu, hiçbir kadın bu dünyaya geldiğinde güçlü bir kadın hayaliyle oyuna başlamıyor. Her biri bu yolda yürümeye masum hayaller kuran bir prenses gibi başlarken karşısına çıkan engeller onu büyütüyor. “Aslında -kadın erkek fark etmez- tüm insanların başına gelen de bu değil mi?” diye içinden geçiriyor olabilirsin sayın okuyucu ama ikimiz de bu sorunun cevabını biliyoruz. Bazı kadınlar öyle engellerle karşılaşıyor, boğuşuyor ki; ayağına taş değdirilmeyecek bir yolda yürürken bile bilinçaltı yüzünden kendine zulmetmeye başlıyor. Al sana hemcinslerim adına üzülmek, utanmak için bir sebep daha.
Dünyada kadın olmak zor, ülkemizde daha da zor. Dünyanın bir ucunda yaşanan bir olayı birkaç parmak hareketiyle ve birkaç saniye içerisinde öğrenebildiğimiz dünyamızda Türkiye’de;
- Her 100 kadından 9’u okuma yazma bilmiyor.
- Her 100 kadından sadece 28’i istihdam edilebiliyor.
- Yepyeni bir bin yılın ilk senelerini yaşadığımız bu yıllarda hala her 5 erkekten birisi kadının çalışmasını uygun bulmuyor.
- Hala ortalama bir kadın ortalama bir erkekten 1,26 kat daha az kazanıyor.
- Hala her dört kadından birisi evde yalnızken kendini güvenli hissetmiyor.
- Her 10 kadından 7’si lise ve sonrasında eğitim alma şansına erişemiyor.
- Her 100 kadından 36’sı kendini mutlu görmüyor.
- Her iki kadından birisi 20 yaşına kadar evlenmiş oluyor.
Takvimler 8 Mart’ı gösterdiğinde yine biz erkekler ahkam kesiyor. Kadınlar Günü’nde televizyonların, radyoların değişen yayın akışlarında, bazı kurum ve kuruluşların düzenlediği organizasyonlarda misafir edilen konukların çoğunluğu erkek davetliler olurken bazı kadınlar ise Kadınlar Günü’nü kocalarından şiddet görerek, canlarına kast edilerek, çocuklarının önünde kötü davranılarak, adil olmayan şartlar altında çalışmak hatta yaşamak zorunda kalarak; kısacası Kadınlar Günü’nden habersiz bir şekilde geçiriyor. Yılın geride kalan 364 gününde kadına en ufak bir değer göstermeyen zihinler bugünü kendilerine centilmenlik günü görüyor, erkek egemen şirketler Kadınlar Günü mesajı vermek için birbirleriyle yarışıyor.
İçinde yaşadığımız bu ceviz kadar büyük yer kabuğunun her bir köşesinde, ne zamanki insan, değil bir cinsin diğerinden, bir bireyin diğerinden farkının olmadığının bilincine varacak; işte o zaman bu dünya bambaşka bir yer haline gelecek.
Ancak görüyoruz ki, o güne kadar yolumuz uzun ve meşakkatli.
Kadına yüklenen tanımlar, görevler çok fazla. Kadın ne odur ne de budur sayın okuyucu.
Kadın, bir dünyadır.
Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın
Yeşil bir harman yerinde
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir,
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran.
Kimi der ki çocuk doğuran.
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim,
Hayat arkadaşımdır.
Reblogged this on Mert Can Duman.
BeğenBeğen