Her şey konuşur sayın okuyucu, biliyor musun? Kıyıya vuran bir dalga, yanına sokulan bir köpek, üzerinden geçen bir kuş, gölgesinde kitap okuduğun bir ağaç, aniden zihnine düşen bir hatıra… Dün akşam milyonlarca yıldır doğup batan güneş ile sohbet ettim mesela. Bir kayanın üzerine oturup da göğü kızıla boyayan güneşi görsen delirirdin sayın okuyucu. Ben aklımı bir gün batımında kaybettim.
İnsan niye delirmekten korkar ki bu kadar? Kim bilir ne güzel şeydir delirmek sayın okuyucu. Düşünsene aklın yok bir kere. Aklınla beraber derdin de yok tasan da. Tek düşündüğün karşında batmakta olan güneşin ve geride kalmakta olan günün tadını çıkarmak.
İnsan bir koşturmacanın içinde geçiriyor günlerini, haftalarını. Hafta sonunu bekleyip planlar yaparken, ay başını bekleyip alışveriş hayalleri kurarken, yıl sonunu bekleyip yeni başlangıçlar yapmayı amaçlarken aslında ömründen yediğini fark etmiyor. Ömür dediğin geçip gidiyor, senin planlarını, hayallerini, amaçlarını beklemiyor. Sana düşen ‘an’ın keyfine varmak.
Yegane çaresi bu mudur peki diye soruyorsun sayın okuyucu? Bu da soru mu şimdi! İnsan an’ın tadını çıkarımda her şeyi yavaşlatabilir, iyileştirebilir, durultabilir. Bence reçetelere bile konu olmalı: “Günde iki kez antibiyotik, sabah-öğle-akşam da ‘anın tadını çıkarma’ yazıyorum”. Bu delilik çağında elimizden gelen tek şey bu sanırım sayın okuyucu. Belki birkaç şey daha: taze demlenmiş bir kahve ve bir tane kitap…
An’ın tadını çıkarmanın, kendini kızıl güneşe bırakmanın bir tek zararı var; bittiği zaman hayata geri dönüyor ve mecburen yaşamaya devam ediyorsun.
Ben aklımı bir gün batımında kaybettim. Hem ne demiş Mungan: “İnsan ne yaşarsa yaşasın, sonunda her şey bir gün batımına bakıyor.”

Haklısınız, ömür geçip gidiyor biz ‘an’ı yaşamadan. Belki durup bir dinlesek delirir miyiz?
Sahi nedir bu delilik? Delirmek nasıl oluyor? Eskiden bir dizi vardı ‘Şubat’ adında, bir bölümünde delilikten bahsediyordu. Şöyle bir söz geçmişti;
‘Gerçek bilgelik deliliktir, kendini bilge sanmak gerçek deliliktir’
Bir durup ‘an’ı yaşamaya kalksak ufacıkta olsa anlamaya çalışsak ulaşabilirmiyiz ‘gerçek bilgelik’e?
Elinize sağlık güzel bir yazı olmuş..
BeğenBeğen
Çok teşekkürler ilginiz için.
BeğenBeğen