Biliyorsunuz ki siz değerli okuyucularımız ile bu satırlarda ekonomi bilimine dair konuları, bir çay ya da kahve arasına sıkıştıracak kadar ve her birimizin az da olsa bir fikir edineceği kadar tartışmayı amaçlayarak çıktık yola. Bugüne kadar turizm gelirlerinden, dış ticaret istatistiklerine, nüfus projeksiyonlarından, sürdürülebilir kalkınma göstergelerine kadar birçok konuda sizinle beraber öğrendik, sizinle paylaştık. Bugün de özellikle son zamanlarda gündemdeki yerini iyice sağlamlaştıran gelir konusuna farklı bir pencereden bakmaya çalışacağız. Çayınızı ya da kahvenizi hazırladıysanız buyurun…
21. yüzyılın hemen başından itibaren özellikle ABD’de finansal sistemin gelişimi aslında sonu belli olan bir hikâyeyi okumak gibiydi, biz bu konuyla biraz daha derinlemesine ilgilenen bireyler için. Toplumun ödeme sıkıntısı çekip çekmeyeceği incelenmeden her kesimine rahatça dağıtılan krediler, hatta piyasadaki para bolluğundan dolayı dönemin ABD Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke’nin helikopter ile piyasaya para dağıttığını ima eden “Helikopter Ben” lakabı ve bir dolu değişik unsur 2008 yılında yaşanan krizin öncü göstergeleri gibiydi. Önce 2008 yılının ikinci yarısında patlak veren ve 2009 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan Küresel Ekonomik Kriz, hemen sonrasındaki dönemde de kıta Avrupa’sındaki borç krizi ile birleştiğinde adeta giderek büyüyen bir çığa benzemişti.
Tüm ekonomilerde olduğu gibi krizin ülkemizdeki etkileri de olumsuz yönde gerçekleşti. Ancak son olarak 2009 yılının üçüncü çeyreğinde küçülen ekonomimiz, krizden toparlanma sürecini gayet başarılı bir şekilde yürütmüş ve kesintisiz 27 çeyrek büyüyerek önemli bir başarıya imza atmıştır. 2016 yılının ne kadar zor geçtiğini siz de biliyorsunuz, biz de bu satırlardan defalarca dile getirdik. 2016 yılında yaşanan birtakım sıkıntılar, başta 15 Temmuz hain darbe girişimi olmak üzere yürütülen çirkin girişimler ekonomimizi de bir miktar olumsuz yönde etkilemiş; 27 çeyreklik kesintisiz büyüme performansımız bir çeyreklik mola vermiştir. Tüm zorluklara rağmen Türkiye ekonomisi 2016 yılının dördüncü çeyreğinde %3,5 oranında, 2016 yılının tamamında ise %2,9 oranında büyümeyi başarmıştır.
İlerleyen dönemler ne gösterecek, yine bu satırlardan sizlerle inceleme şansı bulacağız elbette ama hâlihazırda dünyanın en gelişmiş 20 ekonomisi arasında yer alan ülkemiz başta olmak üzere küresel ekonomilerdeki gelir düzeyine bir de farklı bir pencereden bakmak istiyorum bu hafta. İlgili okuyucularımız zihinlerinde hemen canlandıracaktır, kişi başına gelir denen kavram ülkelerin gelir düzeylerinin karşılaştırması analizlerinde bizlerin işine yarayan bir husus. Bunun yanında, bir de kilometrekare başına gelir kavramını incelemek istiyorum. Bilgisayar oyunlarında ülkelerin gelişmişliğinin bir ölçütü olan geniş araziler acaba gerçek hayatta ülkelerin daha yüksek gelir seviyesine sahip olmaları için yeter bir unsur mu? Gelin basit bir hesaplama ile beraber inceleyelim.
Aşağıdaki hesaplamalarda ülkelerin Dünya Bankası’ndan elde edilen gelir düzeyi ve yüzölçümleri kullanılmış ve ilgili ülkede bir kilometrekarelik bir alana düşen gelir düzeyi ortaya konmuştur. Hiç şüphe yok ki hesaplama, iklim ve toprak tipi gereği kullanılamayacak durumda olsa da ülkenin sınırları içerisine giren arazileri de içerdiğinden bazı noktalarda istatistiki olarak anlamlı sonuçlar ortaya koyamıyor.
Yüzölçümü açısından en büyük yedi ülke dünya gelirinin yarısını oluşturuyor
Kilometrekare başına düşen gelir seviyesinde ilk sırada Makao, Singapur ve Hong Kong yer alıyor. Bu ülkelerin ortak özellikleri Güneydoğu Asya’da, dış ticaretin bir hayli geliştiği ama kapladığı alan açısından bir hayli küçük olan ülkeler olması. Makao’da 1 kilometrekare başına 1,8 milyar dolarlık gelir düşerken Singapur’da 440 milyon dolar, Hong Kong’da ise 277 milyon dolarlık gelir seviyesi gerçekleşmiş durumda. Sahip olduğu küçük yüzölçümüne rağmen özellikle tarım ve dış ticaret sektöründeki gelişmişliği ile öne çıkan Hollanda’da kilometrekare başına 26 milyon dolar düşerken Güney Kore’de ise aynı yüzölçümüne 15 milyon dolarlık gelir düşüyor. Yüzölçümü açısından dünyanın en büyük 36. ülkesi olan ülkemizde ise bir kilometrekare başına 1 milyon dolarlık gelir düşüyor.
Şekil 1: Seçilmiş Ülkelerde Kilometrekare Başına Düşen Gelir Düzeyi (Milyon Dolar)

Hiç şüphe yok ki bu hesaplama da ülkelerin gelişmişlik düzeyleri konusunda bizlere doğrudan bir şey anlatıyor değil. Lakin çok da geniz arazilere sahip olmayan, çok fazla doğal kaynağa sahip olma şansı bulunmayan ülkelerdeki üretimin yüksek teknolojiye ve sanayiye bağlı bir şekilde gelişmesi, geniş arazilere ve doğal kaynaklara sahip ülkelerin ise bu durumun ekmeğini yemeye çalışırken üretimi geliştirme konusunda biraz tembel davranmalarının sonuçlarını göstermesi açısından faydalı. Ülkelerin kullanılabilir arazilerinin hesaplamada dikkate alınması ile sonuçların daha etkin ortaya konacağını düşünüyorum.
Önümüz 23 Nisan, neşe doluyor insan. Uzun yıllar boyunca ülkemizi temsil etmenin gururunu yaşadığım şenliklerde bu sene yine ekran başında olacağım. Tüm dünya çocuklarının en güzel günü kutlu olsun!
Tüm sıkıntılarımızın nisan yağmurlarıyla yıkanıp gittiği, mutlu bir hafta dileklerimle…
Bu yazı 21 Nisan 2017 tarihinde HaberAnkara‘da yayınlanmıştır.