Bu haftaki buluşmamızın başlığına Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Şimşek ismini verdi. Bildiğiniz gibi, geride bırakmaya hazırlandığımız haftada 2017 yılının ikinci çeyreğine ilişkin büyüme istatistiklerimiz yayınlandı. Bununla birlikte 2017 yılı ilk çeyreği başta olmak üzere geçmiş dönemlere ilişkin büyüme oranları da revize edildi. Buna göre, 2017 yılının ilk çeyreğinde %5,2 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde ise %5,1 oranında büyüdü.
2009 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan Küresel Ekonomik Kriz’den nasibini alan ekonomimiz 2009 yılının üçüncü çeyreğinde daralma yaşamış; ancak sonrasındaki 27 çeyrekte kesintisiz bir şekilde büyümeyi başarmıştır. Ancak hepimizin malumu, geçtiğimiz yılın Temmuz ayında yaşanan hain darbe girişiminin de etkisiyle bu kesintisiz büyüme dizisi bir çeyreklik mola vermek zorunda kalmıştır. Ekonomimiz 2016 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 0,8 oranında daralsa da takip eden dönemde hemen toparlanmayı başarmış ve 2016 yılının son çeyreğinde %4,9 oranında büyümeyi başarmıştır. 2016 yılının genelindeki büyüme oranımız ise %3,2 oranında gerçekleşmiştir.
2017 yılının ikinci çeyreğinde gerçekleşen %5,1 oranındaki büyüme performansı, dünyanın en büyük 20 ekonomisi olan G-20 ekonomileri arasında Çin ve Hindistan’dan sonra en başarılı üçüncü performans olarak dikkat çekiyor. Ülkemiz ikinci çeyrekteki büyümesi ile aralarında OECD, ABD, Avrupa Birliği, Japonya gibi gelişmiş ekonomileri de geride bıraktı. Bu yönüyle başlığımızda da yer verdiğimiz üzere ekonomimiz yılın ikinci çeyreğinde yüksek büyüme oranını gerçekleştirmeyi başarmıştır.
Şekil 1: 2002 Yılından Bu Yana Çeyrekler İtibarıyla Türkiye Ekonomisinin Büyüme Görünümü

Şekilden de görülebileceği üzere 2002 yılından bu yana geçen dönemde çeyrekler itibarıyla ortalama büyüme oranımız %5,8 oranında gerçekleşmiştir. Bu yönüyle uzun dönemli potansiyeline yakın bir oranda büyüyen ekonomimiz yılın ikinci çeyreğinde dengeli büyümeyi başarmıştır.
Dengeli büyümenin bir başka göstergesi olarak ise büyümenin bileşenleri incelendiğinde, ikinci çeyrekteki büyümenin yatırımların öncü ettiği, iç ve dış talebin dengeli bir şekilde katkı sağladığı bir performans olduğu görülmektedir. İkinci çeyrek itibarıyla %5,1 düzeyidne gerçekleşen büyüme oranının 2,9 puanı yatırımlardan gelirken, 1,7 puanı net ihracattan, 1,3 puanı ise iç talepten gelmiştir.
Şekil 2: 2017 Yılı İkinci Çeyrek Büyümesine Harcama Kalemlerinin Verdiği Katkı

İkinci çeyrekte gerçekleşen %5,1 oranındaki büyümenin sektörel bileşenlerine baktığımızda karşımıza sanayi ve hizmetler sektörünün lokomotif rolü üstlendiği çıkıyor. %5,1 oranında gerçekleşen büyüme oranına sanayi ve hizmetler sektörleri 1,3 puan katkı sağlarken tarım sektörünün katkısı ise 0,2 puan olmuştur. Geçen senenin aynı dönemine göre ikinci çeyrekte %25 oranında artan inşaat yatırımları sonrasında ise inşaat sektörünün büyüme üzerindeki katkısı 0,5 puan olarak gerçekleşti.
Şekil 3: 2017 Yılı İkinci Çeyrek Büyümesine İktisadi Faaliyet Kollarının Verdiği Katkı (Kaynak: TÜİK)

Yılın ilk yarısında %5,2 oranına büyüyen Türkiye ekonomisi, sanayi ve istihdam tarafından gelen öncü göstergelerin de ışığında önümüzdeki dönemlerde daha yüksek büyüme oranlarına ulaşmayı hedeflemektedir. Büyüme performansımız ayrıntılı incelendiğinde makine, teçhizat yatırımlarının bir süredir gerilemesi, imalat sanayinin büyüme içerisinde yeteri ve gerektiği kadar rol alamaması, kamu borçlanmasının artmasına rağmen devlet harcamalarının gerilemiş görünmesi gibi hususlar olumsuz olarak dikkat çekmektedir. Bu noktada, ekonominin her kısmının dikkate alındığı ve bizi gelişmiş ekonomiler arasında konumlandıracak sürdürülebilir ve istikrarlı büyümenin gerçekleştirilmesi için etkin adımların kararlılıkla atılmaya devam edilmesi büyük önem arz etmektedir.
Önümüzdeki pazartesi yeni eğitim ve öğretim yılının ilk zili çalacak. Yolu bu satırlardan geçen tüm değerli okuyucularımıza ve onların çocuklarına başarılı, kazasız ve belasız bir yıl diliyorum.
Güzel bir hafta olsun.
Bu yazı 15 Eylül 2017 tarihinde HaberAnkara‘da yayınlanmıştır.