Geçtiğimiz hafta içerisinde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2018 yılına ilişkin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı. Araştırmanın sonuçlarına göre, nüfusun en yüksek gelire sahip %20’lik kısmı ile en düşük gelire sahip %20’lik kısmı arasındaki farklı gösteren P80/P20 oranı bir önceki döneme göre bir miktar kötüleşerek 7,5’ten 7,8’e yükseldi.
Diğer bir deyişle, en yüksek gelire sahip %20’lik kısmın geliri, en düşük gelire sahip %20’lik kesimin gelirinin 7,8 katı.
Ekonomi literatüründe gelir dağılımı eşitsizliğini ölçen göstergelerden birisi olan Gini katsayısı 0 ila 1 arasında değer alır ve söz konusu katsayının sıfıra yaklaşması gelir dağılımında eşitliği, 1’e yaklaşması ise gelir dağılımında bozulmayı ifade eder. Ülkemizde bir önceki sene 0,405 değerinde gerçekleşen Gini katsayısı bu sene 0,408’e yükselerek gelir dağılımında bir miktar bozulma olduğunu gösteriyor. Keza gelir gruplarının toplam gelir içerisinden aldıkları payların değişimine baktığımızda da bu bozulmayı görebiliyoruz. Öyle ki, nüfusun en yüksek gelire sahip %20’lik kısmı toplam gelirin %47,6’sını tek başına elinde tutarken en düşük gelire sahip %20’lik kısım pastadan yalnızca %6,1’lik pay alabiliyor.
Bu arada hatırlatmakta fayda var: Gini katsayısı ülkemiz için farklı dönemler itibarıyla değerlendirme imkânı sunduğu gibi ülkeler arasında kıyaslamaya da imkân sağlıyor. Gini katsayısının düşük olduğu – gelir dağılımında görece daha eşit bir görünüme sahip – ülkeler arasında Slovakya, Çekya, Norveç, Finlandiya gibi ülkeler yer alırken gelir dağılımı eşitsizliğinde listenin ilk sıralarında Lesotho, Botswana, Zambia, Haiti gibi ülkeler yer alıyor.
Ülke geneli gelir dağılımı araştırmasının yanında TÜİK aynı zamanda söz konusu araştırmanın bölgesel sonuçlarını da bizlerle paylaşarak ülkemizin farklı bölgelerinde gelir eşitsizliğinin görünümünü değerlendirme imkânı sunuyor. Buna göre, Türkiye’de ortalama hanehalkı kullanılabilir fert geliri 2019 yılında 24 bin 199 TL olurken İstanbul’da bu gelir düzeyi 34 bin 912 TL olarak gerçekleşti. Ortalama yıllık hanehalkı kullanılabilir fert gelirinin en düşük olduğu bölgeler ise 10 bin 965 TL ile TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkâri), 11 bin 204 TL ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) ve 11 bin 357 TL ile TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) şeklinde sıralandı.
Bu haftaki buluşmamızın başında en yüksek gelire sahip %20’lik kesim ile en düşük gelire sahip %20’lik kesim arasındaki gelir farklılığının, gelir eşitsizliğini değerlendirme için önemli bir gösterge olduğundan bahsetmişti. Ülke genelinde bu iki kesim arasındaki gelir farkı 7,8 kat iken İstanbul’da en zengin yüzde 20’lik grubun geliri en yoksul yüzde 20’lik grubun gelirinin 8,6 katı oldu. P80/P20 oranı olarak nitelendirdiğimiz en zengin %20’lik grup ile en yoksul %20’lik grup arasındaki gelir farkının en düşük olduğu bölgeler ise 4,5 ile TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli), TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt), TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın) oldu.
Gelir eşitsizliği sadece ülkemizin değil tüm dünyanın kanayan yaralarından birisi olarak karşımızda duruyor. Ülkemizde 2017 yılından 2018 yılına geçen dönemde artan gelir eşitsizliği dünyada da dikkat çekecek düzeye ulaşmış durumda. Öyle ki, bu yılın başında araştırma kuruluşu OXFAM tarafından yayınlanan araştırmaya göre dünyanın en zengin 26 kişisinin serveti dünya nüfusunun en yoksul yüzde 50’sini oluşturan 3,8 milyar insanın toplam varlığına eşit.
Güzel bir hafta geçirmeniz ümidiyle…
Bu yazı 25 Eylül 2019 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.