Resesyon Rüzgarları Dış Ticarette Esiyor

Türkiye ekonomisi bir süredir yüksek ve hızlı fiyat artışlarıyla mücadele ediyor. Enflasyon artık tüm dünyanın bir gerçeğiyken yakın geçmişte krizlerle mücadele eden ülkelerden daha yüksek seyreden enflasyon oranımız, tüketim eğilimlerinden stok yönetimine birçok farklı alanda etkisini derinden hissettiriyor. Buna karşın Türkiye ekonomisi Kovid-19 sonrası dönemde (bu terimi de aslında kademeli normalleşme dönemi için kullanıyoruz çünkü maalesef vaka ve vefat sayılarındaki artış can sıkıcı bir duruma ulaşıyor) ihracat ile beraber yüksek büyüme oranlarına ulaşmayı başardı. Ancak en büyük dış ticaret pazarlarımızdaki resesyon emareleri alım gücünün gerilemesiyle birlikte sınırlanan iç talep ile birlikte büyümenin sürükleyicilerinden olan dış talebin katkısını da sınırlanacağına işaret ediyor.

Geçtiğimiz hafta Ticaret Bakanlığı ile Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin organizasyonunda Ticaret Bakanımız Sayın Mehmet Muş, Temmuz ayına ilişkin dış ticaret istatistiklerini kamuoyuyla paylaştı. Buna göre, 2021 yılıyla başlayan ihracattaki performans 2022 yılında da kendisini göstermeye devam etti ve Temmuz ayında ihracatımız bir önceki yılın aynı ayına göre %13,4 artarak 18,6 milyar dolara yükseldi. Bu noktada, ithalattaki %40,8’lik artış ve bunun bir sonucu olarak dış ticaret açığımızdaki %144,5’e varan artışın da risk değeri taşıdığını ifade etmemiz gerekiyor. Son 12 aylık ihracatımıza baktığımızda sise 248 milyar doların da aşıldığını ve 2022 yılı sonu için belirlenen 250 milyar dolarlık hedefe çok yaklaşıldığını söylemek mümkün. Tabii ki, ihracattaki bu performansı değerlendirirken ihracatın büyümeye olan etkisinden de bahsetmemiz gerek. 2021 yılının tamamında %11 olarak gerçekleşen büyüme oranımızın 4,9 puanını oluşturan net ihracat 2022 yılının ilk çeyreğindeki %7,3’lük büyümeye de 3,5 puanlık katkıda bulunmuştu.

Ancak dünyada esen resesyon rüzgarları dış talebi olumsuz etkilemeye başladı. 2022 yılı itibarıyla en büyük iki ihracat pazarımız Avrupa Birliği ülkeleri ile ABD pazarındaki resesyon endişeleri, önümüzdeki süreçte dış ticaretimizdeki performansı da yakından etkileyeceğe benziyor. Temmuz ayı verilerine baktığımızda ABD en fazla ihracat yaptığımız ikinci ülke konumundayken ülke grupları bazında ise Avrupa Birliği ülkeleri toplam ihracatımızın %42’sini oluşturdu. Başta bu iki pazar olmak üzere mevcut dış ticaret pazarlarımızdaki duraksama, ihracat beklentilerinde de kendini göstermiş durumda. İstanbul Sanayi Odasının her ay hazırladığı İhracat İklimi Endeksi 17 aylık iyileşme eğilimini sona erdirerek eşik değer olan 50 seviyesine geriledi. Avrupa ve ABD ekonomilerinin ekonomik aktivite açısından karmaşık bir tablo çizmesinin yanında İhracat İklim Endeksi değerlendirmelerinde dikkat çekilen en büyük ihracat pazarımız Almanya’da ekonomik aktivitenin yılın başından bu yana ilk kez azalması ve bu azalmanın Kovid-19 salgınının ilk dalgasından bu yana gerçekleşen en yüksek oranda olması da ihracat beklentilerine ilişkin riskleri artırdı.

Hal böyleyken, yüksek teknolojili ve nitelikli ihracat gerçekleştirmenin bir hedef olarak belirlendiği ülkemizde bir diğer hedefin de doğru ve etkin bir pazar farklılaştırılması olması gerekiyor. Üretimimizi ve ihracattaki beceri setimizi geliştirecek olan pazarlara etin entegrasyonumuz hem üretimin teknolojik kompozisyonunda gelişimi sağlarken diğer yandan da belirsizliğin arttığı dönemlerde risklerin kontrol altına alınması imkanını da beraberinde getirecektir.

Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz ümidiyle…

Bu yazı 10 Ağustos 2022 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayımlanmıştır.

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s