Pek tabii olur. Hem de Haydar Ergülen dizelerinde olduğu gibi, şiirdir söylenir, yazdır biter, kadındır gider kadar doğru bir önerme. Ama bir yere kadar. Yapılan araştırmalar parayla mutluluk arasında güçlü bir ilişkinin varlığını ortaya koyuyor. Ancak bu ilişkinin dozu farklı gelir seviyelerinde farklı değerler alıyor. Kahveniz hazırsa gelin biraz bu konuya kafa yoralım.
‘Espresso | Hızlı ve Faydalı’ serisinin ilk sayısında pizza dilimleri örneği ile marjinal fayda konusunu işlemiştik, hatırlarsınız. Hani karnımız kurt gibi açken yediğimiz ilk pizza diliminden aldığımız haz ile artık karnımız iyiden iyiye doymaya başlayıp da değil bir pizza dilimi daha yemek, pizzayı görmek bile istemediğimiz zamanları karşılaştırdığımız örnek. İşte yine bu ‘azalarak artan’ ilişkiyi anımsamamız gerekiyor. Azalarak artmak… Hala artıyor ama artık eskisi kadar artmıyor. Bir Demet Tiyatro’daki Mükremin Abi’nin “Seni seviyorum da, seni sevmeyi eskisi kadar sevemiyorum” demesi gibi (Özleyenler için gelsin…).
Dünya Mutluluk Raporu (Helliwell ve arkadaşları, 2022 çalışması) ve Dünya Bankası verileri de bu azalarak artan ilişkiye işaret ediyor. Aşağıdaki grafiğin yatay ekseninde verisini incelediğimiz 138 ülkenin kişi başına düşen gelir düzeyi yer alırken dikey ekseninde ise aynı ülkelerin mutluluk endeks değerleri yer alıyor. Yani gelir ile mutluluğu açıklamaya çalışıyoruz.

Belli bir noktaya kadar artan ancak maksimum seviyesini gördükten sonra yönünü aşağıya çeviren bordo eğilim eğrisi bize şunu anlatıyor: parayla saadet bir yere kadar. Mutluluk için belli bir gelir seviyesinin sonrasında farklı şeylere ihtiyaç duyulur.
İstatistik yalan söylemez: siz, siz olun belli bir mutluluğa erişmek için para kazanmanın, paranın yetmeyeceği yerde ise hayatın tadını çıkarmanın yollarını bulmayı ihmal etmeyin. Mesela lezzetli bir kahve? Afiyet olsun. 🙂
