Yine uykusuz geçen bir gecenin sabahındayız. Takvimler 6 Ocak 2016’yı gösteriyor. 5 Ocak sabahı saat 8’de uyandım, uykusuz geçen 24. saatime yaklaşıyorum.
Gerçekten ben mi zamanı yönetemiyorum, zaman mı çok hızlı geçiyor bilmiyorum ama her şeyi halledebilmek için bir günde 24 saatten daha fazla zamana ihtiyacım var sanırım. E bu sefer de insan uyku vaktinden çalıyor. Daha fenası da ne biliyor musunuz? Önümüzdeki iki gece de yetişmesi gereken şeyler için kuvvetle muhtemel uykumdan çalacağım.
Gecenin bir yarısı, ortalıktan el ayak çekilmişken; masanızda kahveniz, fonda çalan müziğiniz ve bir bakış uzaklığınızda yanan mumlar ile başbaşa kalmışken aklınıza milyonlarca soru geliyor. Bunların en başında ise “bir tek ben mi yetiremiyorum kendime 24 saati?” geliyor.
Gecenin bir vakti kendime verdiğim küçük molalardan birinde aşağıdaki şekle rastladım. “Ünlü zihinlerin” günlük rutinlerini gösteren bir şekil. Akşam uykusunu seven Balzac, gün içerisinde kestirmeyi alışkanlık edinen Darwin, uykuyu günün ağarmasını izlemeye tercih eden Kafka ve diğerleri…
Ben şöyle bir baktım, uykusuz geçen günlerime benzer bir günlük rutin bulamadım ünlü zihinlerde. Peki ya siz hangisine benziyorsunuz?
Bu sabahın şarkısı da Coldplay’den gelsin. Yeni bir güne hoşgeldiniz.