İnsanın kalemini yanında götürmesi ve her bulduğu boş bir vaktinde bir şeyler karalayabilecek kadar çok yaşanmışlığa sahip olması nasıl da keyif veren bir şey. Gördüklerimi, yaşadıklarımı sen sayın okuyucuyla paylaşabilmek gerçekten büyük şans. Bugün de sana Venedik’te bir gondolda Büyük Kanal’dan geçerken selam ediyorum sayın okuyucu. Etrafı izlemek yerine seninle konuşuyorum, kıymetini bil vallahi.
Hayaller ile hayatların pek de uyuşmadığını acı bir şekilde tecrübe edeli birkaç ay oldu, sen de hatırlarsın muhtemelen sayın okuyucu (bu sefer atıf yapmayacağım). Zihninden geçen güzellikler ile hayatın getirdiği kötülükler öyle bir savaşıyor ki bazen; o saf, temiz güzellikler tuzla buz oluyor; binlerce parçaya ayrılıyor. Geriye kalan ise…
İşte yine o savaşlardan birindeyiz; kanallarla ayrılmış eski ama şık binaların arasından geçerken. Lakin artık zaman akıp gitmiş; karanlıklar aydınlanmaya başlamış durumda. Şimdi o hayaller bir daha kurulurken insanın içindeki o umut, bütün o hayallerin değerini bilecek insanların var olduğu umudu, insanı tekrar hayata döndürüyor, yaşadığını hissettiriyor.
İnsanın ‘inşallah bir daha gelirim ama bir farkla’ diye cümleler kurması, umut etmesi, gerçekten nefes gibi geliyor bünyeye.
Su sesinin fon oluşturduğu birkaç dakikamı seninle de paylaşmak istedim sayın okuyucu. Gözlerini kapat ve mis gibi temiz bir deniz havasını ciğerlerine doldurduğunu hisset. Nasıl bir keyifte olduğunu o zaman anlayacaksın.