Peter Drucker’in ünlü bir sözü vardır: Ölçemediğiniz hiçbir şeyi yönetemezsiniz. Bir yol haritası belirlemek, o yolun en etkin yol olup olmadığını analiz etmek, yol boyunca çıkabilecek sorunların tahlilini yapmak, yoldaki avantajları/dezavantajları belirlemek, yol boyunca verilebilecek kararların rasyonel olup olmadığını sorgulamak… Tüm bu kararları etkili bir şekilde yönetebilmek için aslında en başından ölçebilmek de gerekir. Ölçemediğimiz, zihnimizde soyutlaştıramadığımız hiçbir şeyi etkin ve etkili bir biçimde yönetemeyiz de.
İnovasyon teknolojinin hızla gelişmesiyle beraber konuşmalarımızda, yazışmalarımızda, resmi belgelerde adından sıklıkla bahsettiren bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Yale Bilgi Teknolojileri Servisi inovasyonun tanımını “bir oluşumda katma değer ortaya çıkarabilmek için yeni fikirler sağlama süreci” şeklinde yapıyor. Bir fikir tasarısının kabulünden kullanıma sürülmesine kadar geçen uzun sürecin en önemli hedeflerinden birisi katma değer üretebilmek. Yenilikçi olmak, yenilik getirmek biraz da değerli bir şeyleri bizimle tanıştırmak değil midir gerçekten de?
Uluslararası kuruluşlar ile akademik kurumlar ülkelerin inovasyon performanslarını ölçmek için bir dizi değişken belirlemişlerdir. Bunlardan ilki ve uluslararası ortamda 128 ülkeyi kapsayan bir çalışma olan “Küresel İnovasyon Endeksi” WIPO (World Intellectual Property Organization ), INSEAD (Fransız işletme okulu) ve Cornell Üniversitesi (ABD-New York) işbirliğinde her yıl hazırlanmaktadır.
Küresel İnovasyon Endeksi’ne göre 2013 yılında 68. sırada yer alan ülkemiz 2014 yılında endeksin 54. sırasında, 2015 yılında ise 58. sırasında yer almıştır. 2016 yılında yayınlanan rapora göre ise Türkiye 128 ülke arasında 42. sırada yer almıştır. Ülkemiz 2015 yılından 2016 yılına geçen sürede inovasyon alanında en fazla gelişim gösteren ve asamak tırmanan ülkelerden biri olmayı başarmıştır.
2016 yılındaki raporda ilk beş sırayı sırasıyla İsviçre, İsveç, Birleşik Krallık, ABD ve Finlandiya almıştır. Küresel İnovasyon Endeksi’nde 2013 yılından bu yana ilk üç değişim göstermiyor. 2013 yılından bu yana İsviçre, İsveç ve Birleşik Krallık en inovatif ülkelerin başında gelmektedir. Endeksin 2016 yılı sonuçlarına göre, en inovatif ülkeler sıralamasında ilk 20 ülke arasında 12 ülke Avrupa kıtasında yer alıyor. Avrupa ülkelerinin inovasyon alanındaki başarılarının hakkını bu noktada teslim etmek gerekiyor.
Tablo 1: 2016 Küresel İnovasyon Endeksi’nde İlk On Sırada Yer Alan Ülkeler ve Türkiye

Endeksin alt kriterlerine bakıldığında ise önemli sonuçlar karşımıza çıkmaktadır. İnovasyonun olmazsa olmazlarından olan AR-GE harcamalarında ise ülkemiz görece iyi bir performans sergilese de rekabetçilik alanında ilerleme kaydedebilmesi için bu alanda gelişim göstermelidir. Türkiye’de yapılan AR-GE harcamalarının toplam GSYH içerisindeki payı %1 seviyesinde iken bu oran Güney Kore’de %4,3, İsrail’de %4,1 ve Japonya’da %3,6 düzeylerinde gerçekleşmektedir. Türkiye’de AR-GE harcamalarının istenilen düzeye çekilmesiyle beraber yüksek teknoloji ithalatı yapıp düşük teknoloji ihracatı yapan dış ticaret yapımızın da katma değer yaratan bir yapıya dönüştürülmesi mümkün olacaktır.
Şekil 1: 2016 Küresel İnovasyon Endeksi’nde Seçilmiş Ülkelerin AR-GE Harcamaları/GSYH Oranları

Büyüme ve kalkınmanın temel unsurlarından olan inovasyon ve rekabetçilik arasındaki ilişki kendini ülkeler bazında rahatlıkla göstermektedir. Ülkelerin küresel piyasalarda daha rekabetçi olabilmek için ortaya koydukları çaba, planladıkları ve uyguladıkları politika setleri, rekabetçiliğin günümüz dünyasındaki önemini bir kez daha göstermektedir. İşte bu bağlamda, inovasyon ile beraber desteklenen büyüme ve kalkınma politikaları rekabetçiliğin artırılmasını da beraberinde getirmektedir.
Aşağıdaki grafikte yenilikçilik ile rekabetçilik arasındaki ilişki gösteriliyor. Yatay eksende ülkelerin yenilikçilik performansları yer alırken dikey eksende ise rekabetçilik performansları yer alıyor. Grafik bize şunu anlatıyor, ülkeler yenilikçilik alanında kendilerini geliştirdikçe daha rekabetçi bir konuma ulaşıyor.
Şekil 2: Ülkelerin Küresel İnovasyon Endeksi ile Küresel Rekabetçilik Endeksi Performansları

Ülkemizin 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer alabilmesi için katma değer üreten bir üretim yapısını benimsemesi ve bu bağlamda araştırma-geliştirme faaliyetlerini en etkin bir şekilde yürütmesi gerekmektedir. Tasarlama ve üretim aşamalarında akademi-sanayi işbirliğinin kurularak değer yaratımına yönelik çalışılması, yeni ürün, uygulama ve organizasyon ortaya çıkarabilecek oluşumların devlet desteğiyle teşvik edilmesi ve bilimsel çalışmaların desteklenmesi de bu amaç doğrultusunda getirilebilecek önerilerin başında geliyor.
Tüm değerli okuyucularımıza güzel, keyifli bir hafta diliyorum.
Bu yazı 23 Ağustos 2016 tarihinde HaberAnkara‘da yayınlanmıştır.