Artık bir gün içerisinde dahi teknolojik gelişmelerin adeta birbirleriyle yarışırcasına bizlerle tanıştırıldığı, zamanın artık daha hızlı akıp gittiği, geleceğin çok farklı geldiğini bu satırlardan daha önce de tartışmıştık. Yeni nesil teknolojik ürünler üretebilmenin, onları dünyaya pazarlayabilmenin olmazsa olmazı olan araştırma-geliştirme (AR-GE) faaliyetleri de ülkelerin politika setlerinin en önemli unsurları haline geldi. Dünyanın ‘şimdilik’ ikinci en büyük ekonomisi Çin, 2017 yılında AR-GE harcamalarını %14 artırdı ve sadece AR-GE harcamalarına ayırdığı miktar ile dünyada 151 ülkenin ekonomik büyüklüğünü geride bıraktı.
Çin Bilim ve Teknoloji Bakanlığının verilerine göre Çin’de 2017 yılında yapılan AR-GE harcamaları bir önceki yıla göre %14 artış kaydederek 279 milyar dolara (1,76 trilyon yuan) yükseldi. 2050’ye kadar ülkelerinin büyük bir teknolojik güç olması ve dünyanın en yenilikçi ülkeleri arasında yer alması için çalıştıklarını ifade eden Çin Bilim ve Teknoloji Bakanı ekonomik büyümenin yenilikçi üretimden geçtiğinin altını çizdi.
AR-GE faaliyetlerini devam ettirirken aynı zamanda çevre ve verimlilik hususlarını da bir kenara bırakmayan Çin’de ülkenin kirlilik üreten ve düşük değerdeki sanayi üretimine bağımlılığın azaltılması ve çevre dostu ekonomik büyüme yöntemlerinin teşvik edilmesi hedefleniyor. Öyle ki hızlı kalkınma ve sanayileşme nedeniyle Çin’deki şehirler dünyanın havası en kirli şehirleri arasında yer alırken her yıl yaklaşık 1,6 milyon kişinin hava kirliliğinin neden olduğu hastalıklar nedeniyle hayatını kaybettiği bildiriliyor. Hatta bu hafta içerisinde başkent Pekin de dâhil olmak üzere birçok şehirde kirli hava için ‘turuncu alarm’ verildiğini takip etmiştik. Bu sebeple Çin’in önümüzdeki dönemde çevre dostu ekonomik büyüme yöntemlerini hayata geçirerek kirlilik üreten sanayiden çevre dostu ve yenilikçi sanayiye dönüşmesi büyük önem arz ediyor.
Yapılan değerlendirmeler sonucunda Çin’de yapay zeka, robotik çalışmalar, nükleer enerji, hızlı tren hatları ve elektrikli araçlar gibi büyük yatırımlar ile 2020’de 30 bin kilometre uzunluğunda ulaşım ağıyla beraber 80’den fazla büyükşehri birbirine bağlaması ve 2050’de de halihazırdaki gücüne güç ekleyeceği öngörülüyor.
Öyle ki; uzay istasyonu, hacklenemeyen kuantum haberleşme teknolojisi alanlarına da ağırlık veren Çin’de, Sunway Taihulight ve Tienhı-3 gibi saniyede trilyonlarca işlem yapabilen dünyanın en hızlı süper bilgisiyarları bulunuyor. Dolayısıyla daha önce bu satırlardan dünyamızın geneli için söylediğimiz “Gelecek Çok Farklı Gelecek” ifadesi Çin için kendisini göstermeye başladı.
Bu haftaki buluşmamıza Çin’in 2017 yılında AR-GE alanında yapmış olduğu harcamaların ekonomik büyüklük anlamında 151 ülkeyi geride bıraktığını söylemiştik. Hiç şüphe yok ki Çin’in dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olmasıyla bu alana da büyük pay ayırması beklenir.
2017 yılı itibarıyla Çin’in AR-GE harcamalarına ayırdığı miktarın toplam geliri içerisindeki payı %2,5 seviyesinde. 2017 yılında yayınlanan Küresel İnovasyon Endeksi verilerine göre bu oran İsrail’de %4,3 Güney Kore’de %4,2, Japonya’da %3,5, İsveç’te ise %3,3 seviyelerinde. Lakin bu denli büyük bir ekonominin halen dünyanın geleceğini şekillendireceği artık hepimizce aşikâr olan AR-GE harcamalarına böyle büyük bir pay ayırması ve önem vermesi, bu haftanın başlığında da değindiğimiz gibi Çin’in yapılmayanı yaptığını gösteriyor.
Güzel bir hafta geçirmeniz ümidiyle…
Bu yazı 28 Şubat 2018 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.