Takvimler 17 Nisan 2018’i gösterirken partisinin grup konuşmasında söz alan MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin erken seçim çağrısı yapmasının üzerinden iki ayı biraz aşkın süre geçti. Tüm ülkenin nefesini tutup beklediği Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri geçtiğimiz Pazar günü yapıldı.
Gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin kesin olmayan sonuçlarına göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, salt çoğunluğu elde ederek tekrar cumhurbaşkanı seçilirken; AK Parti ve MHP’den oluşan Cumhur İttifakı mecliste çoğunluğu elde etti. Resmi olmayan sonuçlara göre, seçime katılım oranı %87,2 ile yüksek düzeyde gerçekleşirken, Erdoğan oyların %52,5’ini, Muharrem İnce ise %30,8’ini aldı.
Sonuçların hemen ardından özellikle ekonomide merak edilen soru da bu haftaki buluşmamızın ismini veriyor: “Şimdi ne olacak?” Seçim belirsizliğinin ortadan kalkmasının ardından ilk adımda olumlu tepki veren ekonomide önümüzdeki dönem ise bir hayli hareketli geçecek. Öncellikle ekonomi yönetiminin belli olmasıyla beraber bir süredir ekonomimizde kırılganlık ortaya çıkan sorunların bir an önce giderilmesi için kararlı adımların atılacağı, seçim öncesinde de altı çizilen hususlardan birisi. Her şeyden önce, 2017 üçüncü çeyreğinden itibaren dünyanın en gelişmiş ekonomileri arasında rekor düzeye ulaşan yüksek büyüme performansımızın beraberinde getirdiği cari açık ve bir miktar da bütçe açığı sorunları önümüzdeki dönemde tedavi edilmesi gereken aksaklıkların başında yer alıyor. Özellikle cari açığımızın önemli bir kısmını oluşturan enerji ithalatını kısa dönemde keskin bir şekilde azaltmamız mümkün olmadığına göre diğer üretim kalemlerinde gelişme sağlayarak söz konusu açığı azaltmamız gerekiyor. Bu bağlamda, seçim öncesinde proje bazlı teşvik sistemiyle beraber desteklenmesi uygun görülen projelerle cari açıkta 19 milyar dolara varan iyileşme hedeflemiştik. Önümüzdeki dönemde de bu tür destek ve teşvik mekanizmalarının devam edeceği hepimizin malumu. Öte yandan, seçim vaatleri nedeniyle bir miktar genişleme görülen bütçe açığının da hala Avrupa ortalamasının çok altında olması hala manevra alanının olduğu şeklinde yorumlanabilir.
Başlıkta sorduğumuz sorunun cevaplarından bir diğeri olarak da ülkemizin tasarruf açığının giderilmesine yönelik atılacak adımları gösterebiliriz. Bir ülkenin cari açığının önemli bir kısmını oluşturan tasarruf açığını kapatma yöntemlerini yurtdışından yatırım çekmek ya da borçlanarak finanse etmek olarak sıralayabiliriz. Biraz sonra da değineceğimiz gibi, dünya merkez bankalarının ‘kolay para’yı sonlandırmaya başlamasıyla beraber özellikle gelişmekte olan ekonomilere olan yatırım akışlarının azalması; bir süredir de siyasi belirsizlikle vakit kaybeden ülkemizin de uluslararası yatırım çekmekte zorlanmasını beraberinde getirdi. Öyle ki, ülkemize giriş yapan uluslararası doğrudan yatırımlar 2017 yılının tamamında %18,3 azalırken 2018 yılı Ocak-Nisan döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %21,9 geriledi. Bununla beraber, mevcut tasarruf açığımızı yurtdışından borçlanarak kapatmaya gitmemiz de bize cari açık sorununu biraz da derinleştirmemize sebep oluyor. Dolayısıyla, küresel piyasalarda dolaşmakta olan yatırımların hız kesmesiyle birlikte tasarruf açığının finansmanını borçlanarak değil de üreterek kapatılması; önümüzdeki dönemdeki yapısal reformların önceliklerinden birisi olarak karşımızda duruyor.
Üçüncü ve son olarak da biraz önce konuyu açtığımız uluslararası yatırımların hız kesmesi konusuna değinelim. Geçen haftaki “Dünyanın Para Politikası” başlıklı buluşmamızda başta ABD Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankası olmak üzere dünya merkez bankalarının genişleyici para politikalarının sonuna gelinmesi önümüzdeki dönemde başta gelişmekte olan ekonomiler olmak üzere ülkelere yatırım girişlerinin de hız kesmesi anlamına geliyor. Diğer bir deyişle bütün bu ülkeler için ‘kolay para’ dönemi sona eriyor ve ülkeler için yabancı yatırımcıları kendilerine çekmek artık daha maliyetli hale geliyor. Bu sebeptendir ki ülkemiz başta olmak üzere söz konusu ülkeler daha etkin para politikaları uygulaması uluslararası yatırımların ülkelere çekilebilmesi açısından büyük önem arz ediyor.
Son üç yılda dört farklı seçim dönemini yaşayan ülkemizde artık belirsizliklerden uzak bir şekilde yapılması gerekenleri hayata geçirme, atılması gereken adımları atma zamanı. Artık belirsizlik, kararsızlık yerine Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk’ün de söylediği gibi tek bir şeye ihtiyacımız var: o da çalışkan olmak.
Güzel ve mutlu bir hafta geçirmeniz ümidiyle…
Bu yazı 25 Haziran 2018 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.