Bildiğiniz gibi 10 Temmuz 2018 tarihli 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi gereği mülga Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile mülga Ekonomi Bakanlığı teşkilatları tek çatı altında birleştirilerek Ticaret Bakanlığı teşkilatı kurulmuştu.
Yeni adıyla Ticaret Bakanlığı, iç ve dış ticaret hizmetlerine ilişkin ana hedef ve politikaların belirlenmesinde yetkili kurum olurken hem dış ticaretteki paydaşların hem de iç ticaretteki şirketler, esnaf, sanatkârlar vb. birçok unsuru ilgilendiren politikalardan sorumu olması bağlamında da ülkemizin önemli kurumlarından birisi haline geldi.
Geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada ticaretin bir merkezde toplandığı ve oldukça güçlü bir kurumun ortaya çıkarıldığını ifade eden Ticaret Bakanı Sayın Ruhsar Pekcan, yeni dönemde vizyonlarının “en küçük esnaftan başlayarak en büyük üretici ve ihracatçıya tek merkezden hizmet” olduğunu söylemişti. Sayın Bakan yaptığı açıklamada ayrıca, bu yeni dönemde özellikle dış ticaretimizde yeni bir yol haritasının izleneceğinin de altını çizmişti.
Sayın Bakan, 2017 yılının başından bu yana dış ticaretteki olumlu seyri devam ettirme bağlamında ihracat atağımızın da sürdürülmesi için adımların atılacağını ifade ederek etkin ve ülkelere özel stratejilerle beraber aralarında Çin, Latin Amerika, Hindistan, Meksika, Afrika gibi potansiyel pazarların da olduğu birçok ihracat pazarına erişim sağlayacağımızı belirtti. Biz de bu haftaki köşemizi Sayın Bakanın işaret ettiği ticaretteki yeni yol haritamız ışığında, hâlihazırda hitap ettiğimiz pazarların görünümüyle potansiyel pazarların bize olası getirileri üzerine ayıralım.
Sayın Bakanın konuşmalarında belirttikleri potansiyel pazarlar, 2017 yılı itibarıyla yıllık ihracatımızın %16’sını oluşturuyor. Söz konusu pazarlar arasında Afrika kıtası yıllık ihracatımızdan %7,4 pay alırken Çin pazarı ise %2’lik paya sahip. Bu pazarların küresel ithalattaki yerlerine baktığımızda ise potansiyel olarak belirlenmelerinin doğru olduğunu görüyoruz. Öyle ki, dünya genelinde yapılan her 100 dolarlık ithalatın 26 doları söz konusu ülkeler tarafından yapılırken Çin %10,3’lük payla bu sıralamada liderliği elinde tutuyor. Ticaret Bakanlığı tarafından yeni dönemde belirlenen yol haritası ışığında işaret edilen pazarların küresel ithalattaki potansiyelleri ve mevcut durumda bu ülkelere yönelik ihracatımız dikkate alındığında önümüzdeki dönemde bu pazarlara entegrasyonun dış ticaret görünümümüz için olumlu sonuçları beraberinde getireceği beklentisi güçlü bir şekilde beliriyor.
Öte yandan, belirlenen hedef pazarlara ek olarak ihracatçılarımızın mevcut pazarlardaki rekabet gücünü artıracak adımların atılması da, dış ticaretimizin içinde bulunduğumuz “ticaret savaşları” belirsizlikleri altında kırılgan bir yapı gösteren dönemden olumsuz etkilenmemesi için büyük önem arz ediyor. Öyle ki, Avrupa Birliği pazarı toplam ihracatımızın yaklaşık yarısını oluşturuyorken Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerine yaptığımız ihracatımız ise toplam ihracattan %27,3 pay alıyor durumda.
Bu haftaki değerlendirmemizin üçüncü ve sonuncu kısmında ise ihracatımızın sadece nicelik olarak değil de aynı zamanda nitelik olarak da artırılması gereğinin bilincinde olarak, katma değer ortaya çıkaran ve yüksek teknoloji ihtiva eden ürünlerin yoğun olarak yer aldığı ihracatın da gerçekleştirileceği pazarlara odaklanılmasının faydalı olacağını değerlendirebiliriz. İhracat yaptığımız pazarların ihracat sepetimizin kalitesini yakından etkilediğini gösterdiğim araştırmanın sonuçlarında da yer aldığı gibi, ihracatımızı değer olarak artırmayı hedeflerken aynı zamanda AB, Kuzey Amerika vb. gibi gelişmiş pazarları da göz ardı etmeden yüksek nitelikli ihracat amacımızdan kopmamamız gerekiyor.
Yeni dönemde ihracatımız başta olmak üzere ticaretin her alanının daha geniş bir vizyonla değerlendirilmesinin, 2023 hedeflerine daha kararlı bir şekilde yürümemizi sağlayacağına inanıyorum.
Güzel bir hafta geçirmeniz ümidiyle…
Bu yazı 8 Ağustos 2018 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.