Geçtiğimiz günlerde Türkiye ekonomisinin 2018 yılı son çeyrek ve yılın tamamındaki büyüme performansını takip etmiştik. Hatırlatmakta fayda var: geride kalan yılın son çeyreğinde %3 daralan Türkiye ekonomisin 2018 yılının tamamını ise %2,6’lık büyüme oranı ile tamamlamıştı. Geçmiş dönemlere kıyasla ekonomideki dengeli büyümeyi destekleyen en büyük unsur ise dış ticaret olmuştu. Öyle ki, 2018 yılında %2,6 düzeyinde gerçekleşen büyüme oranının 3,6 puanlık kısmı net ihracat kaleminden gelmişti.
İçeride büyüme patikasındaki dengelenme ile beraber bir miktar gerilemesi öngörülen büyüme oranı bir kenara dursun; küresel talebin azalmasıyla birlikte ateşini bir miktar kaybetse de halen gündemdeki yerini korumaya devam eden küresel ticaret savaşları, küresel ticaret hacmini ve dolayısıyla küresel büyümeyi ateşe atıyor. Başta IMF, OECD, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar ile birlikte birçok araştırma kuruluşu 2019 yılının küresel ekonomiler için de parçalı bulutlu geçeceğinin altını çiziyor ve büyüme öngörülerini aşağı yönlü revize ediyor.
İşte böyle bir iklimde, iç piyasadaki talebin de yavaşlamasıyla birlikte öne çıkan dış ticaret silahımızın öneminin altını bir kez daha çizmek gerekiyor. Dolayısıyla, yıl boyunca dış ticaretimizin seyri ve yapısı ile dış ticaretimizde katma değer ortaya çıkaran ürün ve sektörlere yönelmemiz; geçmiş dönemlere kıyasla çok daha önemli hale geliyor. Türkiye İstatistik Kurumunun geçtiğimiz günlerde yayınladığı Dış Ticaret Endeksleri istatistikleri 2019 yılının Ocak ayında dış ticaret haddimizin gerileme gösterdiğini gözler önüne seriyor.
Söz konusu istatistiklere göre Ocak ayında ihracat birim değer endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %5,5 düzeyinde azalırken ihracatımızın miktar bazındaki görünümündeki artış ile sevindirici bir haber olarak karşımıza çıktı. Öyle ki, 2019 yılının Ocak ayında ihracat miktar endeksi bir önceki yılın Ocak ayına kıyasla %11,9 artış gösterdi. Ancak burada önemli bir noktanın altını çizmek gerekiyor: Ocak ayı itibarıyla değer bazında ihracatımız gerilerken miktar bazında ihracatımızda görülen artış, maalesef yükte ağır pahada hafif ürünlerin ihracat sepetimize konu olduğunu gösteriyor. Yine benzer bir şekilde, kilogram başına ihracat verilerimiz de bu durumu doğruluyor. Gerek bu satırlarda gerekse de birçok farklı mecrada sayısız kez altı çizildiği gibi, katma değer üreten, teknolojik yoğunluğa sahip ürünler ile ihracatımızın kalitesini de artırmalıyız.
Dış ticaret haddi tanımı ihracat birim değer endeksinin ithalat birim değer endeksine oranlanmasıyla hesaplanan ve temel olarak bir ülkenin satın aldığı ve sattığı malların fiyatlarındaki değişmeler sonucu, ülkenin dış ticaretten olumlu ya da olumsuz etkilendiğini göstermeye yarayan bir kavramdır. Bu noktada, ülkenin olumlu etkilenmesinden kastedilen husus, ülkenin dış ticaret marifetiyle refahındaki artış olarak nitelendirilebilir.
Şekil 1: 2015-Ocak 2019 Döneminde Dış Ticaret Haddimizin Görünümü (Kaynak: TÜİK)
ŞEKİL 1 BURAYA GELECEK
Yukarıdaki şekil 2015 yılının başından bu yana dış ticaret haddimizdeki görünümü gösteriyor. Grafiğin ortasında yer alan bordo çizgi, genel olarak dış ticaret haddimizdeki gerilemeyi gösterirken bu durum ekonomi literatüründe ülkenin aleyhine olarak yorumlanıyor. Maalesef yapısal sorunlarımızdan birisi olan ihraç mallarımızdaki ithal bağımlılık oranı, küresel gelişmelerin dış ticaret kanalıyla ülkemiz aleyhine gelişmeleri beraberinde getirmesine sebep oluyor. Burada yapılması gereken, yukarıda da bahsi geçtiği gibi, yapısal dönüşümler ile birlikte katma değer ortaya çıkaran, teknoloji yoğunluğu yüksek bir üretim ve ihracat desenine sahip olmayı amaçlamak.
Güzel bir hafta olsun.
Bu yazı 22 Mart 2019 tarihinde HaberAnkara‘da yayınlanmıştır.