Geçtiğimiz hafta içerisinde Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcan ile Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Mustafa Varank, G20 Ticaret ve Dijital Ekonomi Bakanları Toplantısı’na katılmak ve çeşitli temaslarda bulunmak üzere Japonya’nın Tsukaba şehrine gitmişlerdi.
İki Bakanımız en büyük 20 ekonominin ticaret ve dijital ekonomi alanlarındaki bakanlarıyla temsil edildiği ortak oturumuna iştirak ederken oturumda ticaret ve dijital ekonomi alanlarındaki öneriler ile bu iki alan arasındaki ilişki üzerinde tartışmalar yapıldı.
Ortak oturumlar çerçevesinde düzenlenen toplantılardan birinde başlık: “Sürdürülebilir ve Kapsayıcı Büyümeye Katkı Sağlayacak Ticaret ve Yatırımın Desteklenmesi” idi. Bu oturumda Sayın Ticaret Bakanımız, ticaretin ülkelerin kalkınması için lokomotif rolü üstlendiğini ifade ederken son dönemde iyiden iyiye gücünü artıran ticareti kısıtlayıcı tedbirlerin ve ticari gerilimlerin kapsayıcı ve sürdürülebilir büyümenin önündeki en büyük tehditlerden biri olduğunun altını çizdi.
Adam Smith bundan iki yüzyılı aşkın süre önce dünyaca ünlü eseri Ulusların Zenginliği’nde ülkelerin kapalı ekonomi durumuna göre daha karlı çıktıkları için ticaret yapma motivasyonuna sahip oldukları tezini ortaya atmıştı. Aradan geçen bunca zamanda dünya ekonomisi dönemler itibarıyla korumacılık, serbest ticaret uygulamaları, korumacılık, serbest ticaret uygulamaları derken birbirini izleyen farklı politikalara ev sahipliği yaptı. Bugün geldiğimiz noktada dünyanın en büyük iki ekonomisi birbirlerine karşı ticaret aktivitelerini kısıtlama konusunda bir hayli istekli durumda ve bu durum tahmin edileceği gibi sadece bu iki ekonomiyi değil dünya ticaretini ve büyüme performansını yakından etkiliyor.
Küresel ekonomileri geçmişten bu yana incelediğimizde, ekonomik büyüme ve refah artışının –şüphesiz bazı hususlarda şerh koymak kaydıyla– uluslararası ticaretin daha kolay yapıldığı dönemlere rastladığını rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz. Sadece Adam Smith’in değil aynı zamanda serbest ticaretin de doğduğu topraklar olan Birleşik Krallık dahi zaman zaman korumacı politikalar ile yerel sanayii koruma güdüsü duysa da geride bırakılan iki yüzyılı aşkın zamanda, bugün kendilerini gelişmiş ülkeler arasında bulan ekonomiler dış ticaretin büyüme ve kalkınma üzerindeki olumlu etkilerinin tadını çıkarmakta çok da çekingen davranmamışlar.
Nitekim, geçtiğimiz hafta düzenlenen G20 toplantısında da açık, serbest ve kurallara dayalı çok taraflı ticaret sisteminin, ticari avantajlar elde etmenin ön şartı olduğu ifade edilmiş, dönemler itibarıyla bazı kısa vadeli zorluklara cevap olarak alınan korumacı önlemlerin küresel tedarik zincirlerini zarara uğratmayan ve küresel ticaret sistemine olan güveni azaltmayan bir yapıda şekillenmesi gerektiğinin altı çizilmiştir.
Keza küresel ticaret sisteminin açık ve kurallara dayalı bir şekilde daha sağlıklı ve etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak, yatırım kanalının da daha iyi çalışmasını beraberinde getirecektir. Günümüzde enerji verimliliği yüksek, doğal kaynaklara gerekli önemi veren sürdürülebilir büyüme ve kalkınmanın da sağlanabilmesi için dünya ekonomisinin kilit oyuncularının bu oyunu daha akılcı ve özenli bir şekilde oynaması gerekiyor. Bu noktada, bireysel oyuncular kadar uluslararası kurum ve kuruluşlara da gerekli iş birliğini ve iletişimi sağlamak için büyük rol düşüyor.
Bu vesileyle, siz değerli okuyucularımızın geçmiş Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyor; daha nicesine sağlık, mutluluk ve huzurla erişebilmeyi diliyorum.
Güzel bir hafta geçirmeniz ümidiyle…
Bu yazı 12 Haziran 2019 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.