Son günlerde gündemde yer teşkil eden kişisel veriler bireylerin sadece ismi, soyismi, doğum tarihi, doğum yeri gibi verileri değil aynı zamanda kişilerin fiziki, ailevi, ekonomik, sosyal ve sair özelliklerine ilişkin bilgileri de içeren verilerdir. Dolayısıyla, bu veriler üçüncü kişilerin eline geçtiğinde, veri sahibinin gerçek kişiliğiyle ilişkilendirildiğinde o kişinin tanımlanabilmesi sorununu ortaya çıkarıyor.
Günümüzde kişisel veriler, bu verileri toplayan şirketlerin yasal olmayan yollarla birbirleriyle paylaşması ile birlikte bu verilerin yine yasa dışı yollarla başkalarının eline geçmesi sorununu da beraberinde getiriyor.
Geçmişte egemenlik toprak hakimiyetine bağlı iken günümüzde bilginin gücünün giderek artmasıyla bilgiye hakim olmak ve onu kullanabilmek, egemenliğin tanımlarından birisi haline gelmiş durumda. Hızla gelişen teknoloji ile zihinleri yeniden inşa etmenin yollarını arayan insanlık, buhar gücüne, elektrik gücüne dayanan üretim süreçlerinden artık siber sistemlere dayanan, veri ve bilgi üretimini odağına alan üretim süreçlerine evriliyor. Napolyon’un dediği gibi iki şey dünyaya hükmediyor: bunlardan birisi kılıç, diğeri ise düşüncedir. Günümüz dünyasında bilgi, eninde sonunda düşünceye yenilecek olan kılıçtan daha etkili bir güç haline geldi.
Bundan yalnızca dört sene önce, 2015’te, dünyada 2 milyar internet kullanıcısı varken bugün 4 milyar insan interneti aktif olarak kullanıyor. Araştırmalar bu sayının 2030’da 7,5 milyara ulaşmasını öngörürken günümüzde yalnızca bir günde 50 bin gigabyte’tan daha fazla veri üretiliyor.
Siz değerli okuyucularımızın tahayyül edebilmesi için şöyle açıklayayım: siz bu yazıyı okurken tüm dünya genelinde 120 trilyon e-posta gönderilip alınmakta, YouTube’a 7.200 saat uzunluğunda yüklenmekte ve 180 milyondan fazla tweet atılmakta. Yani diğer bir deyişle, tüm insanlık tarihi boyunca ortaya çıkan yeni veri büyüklüğünden çok daha fazlası sadece son 2 senede ortaya çıkarıldı.
Bu denli büyük bir hazine hiç şüphesiz aynı büyük özende korunmayı da hak ediyor. Ancak bugün geldiğimiz noktada, milyonlarca, milyarca insanın kişiselliğini niteleyecek verilerin hak ettiği özende korunmadığını; şirketlerin bu verileri birbirleriyle yasa dışı yollarla paylaşma yoluna gittiğini, güvenlik zafiyetleri sebebiyle kişisel verilerin üçüncü şahısların eline geçtiğini görüyoruz.
Ünlü ekonomist ve yatırımcı Warren Buffet; “Bugün insanlığın bir numaralı problemi siber saldırılardır; nükleer silahlardan çok daha kötü…”sözüyle siber güvenliğin altını çiziyor. Dünyanın dört bir yanında yaşanan siber saldırıların ortaya çıkardığı zararın yaklaşık 4,5 trilyon dolar olduğundan hareketle siber güvenliğin tehdit altına alınmasının kişisel verileri de içerdiğini söyleyebiliriz.
Ülkemizde kişisel verilerin korunmasından sorumlu Kişisel Verileri Koruma Kurulu (KVKK), geçtiğimiz günlerde ünlü sosyal medya sitesi Facebook’a veri ihlali nedeniyle 1,6 milyon liralık idari para cezası verdi. Yine bugün ajanslara düşen bir habere göre KVKK, veri ihlali gerekçesiyle bir turizm şirketi ile şans oyunları internet sitesine toplam 680 bin lira idari para cezası verdi.
Hiç şüphesiz bilgiye erişimin, hele ki kişisel verilere erişimin sağladığı gücün yanında kesilen bu cezalar caydırıcı nitelik taşımıyor. Artık saniyeler içerisinde değişebilen dijital bir çağın içinde yaşadığımız bu günlerde, her birimizin dijital ayak izi olarak da niteleyebileceğimiz kişisel verilerin çok daha özenli korunması gerekiyor. Öyle ki, bu veriler kötü amaçlı kimseler tarafından her daim suistimale açık.
Her birimizin kişisel verilerimizin korunması konusunda öncelikli olarak sorumluluk alması, sonrasında da şirketlerin ve devletin bu verilerin korunmasına hak ettiği özeni göstermesi gerekiyor.
Güzel bir hafta olsun.
Bu yazı 4 Ekim 2019 tarihinde HaberAnkara‘da yayınlanmıştır.