Bundan yaklaşık iki yıl önce Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump ani bir kararla ulusal güvenlik kaygılarıyla ilişkilendirerek ithal çelik ve alüminyuma yönelik gümrük tarifelerini imzalamış ve bu ürünlerde ek gümrük vergisini yürürlüğe sokmuştu.
2018 yılının hemen ilk aylarında yine bu satırlarda kaleme aldığım köşe yazısında bu gelişmenin halihazırda bir süredir dünyanın dört bir yanındaki siyasi gelişmelerle birlikte artan ticarette korumacılık eğiliminin artık bir ticaret savaşına dönüşmesi olarak yorumlanabileceğini ifade etmiştim.
Nitekim öyle de oldu. Dünyanın en büyük iki ekonomisi olan ABD ile Çin arasında öyle ‘ticaret dalaşmaları’ şeklinde başlayan daha sonra ise apaçık bir ‘ticaret savaşına’ dönüşen karşılıklı hamleler silsilesi, sadece bu savaşın iki aktörünü değil dünyanın geri kalan kısmını da doğrudan etkiledi. Ticaret savaşlarının giderek artan dozu 2019 yılı içerisinde yıla ilişkin beklentilerin de birbiri ardında aşağı yönlü revize edilmesini beraberinde getirdi. Öyle ki, Nisan ayında küresel ticaret büyümesine ilişkin olarak %2,6’lık bir oran öngören Dünya Ticaret Örgütü yılın sonuna geldiğimizde 2019 yılında küresel mal ticaretinin yıllık bazda yalnızca %1,2 artacağını bekliyor.
Hiç şüphe yok ki, büyümenin en büyük itici gücü olan küresel ticaretteki bu yavaşlama küresel ekonomik aktiviteyi de yakından ve olumsuz yönde etkiledi. 2019 yılı boyunca ekonomik görünümün dozu artan ticaret savaşları sebebiyle kırılgan olduğunun altını çizen OECD 2019 yılında dünya ekonomisinin 2008-2009 yıllarında yaşanan Küresel Ekonomik Kriz’den bu yana en yavaş büyümesini göstereceğini ifade etti.
Aradan geçen yaklaşık iki yılın ardından, küresel ekonomileri 2008’deki krizden bu yana en zor dönemlerini yaşamaya iten ticaret savaşlarının iki tarafı anlaşma masasına oturdu ve Ocak ayının ortasında ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkan Yardımcısı Liu He, Beyaz Saray’da düzenlenen törenle ABD-Çin birinci faz ticaret anlaşmasına imza attı. ABD’nin Çin’e yönelik hayata geçirdiği ilave gümrük vergilerini kaldırmasını, Çin’in ise ABD’den değeri 200 milyar dolara varan tarım ürünleri alımı taahhüdünde bulunmasını içeren birinci faz ticaret anlaşmasının hemen ardından teknoloji ve siber güvenlik konularının görüşüleceği ikinci faz anlaşma görüşmelerine geçileceği duyuruldu.
2018 yılının Mart ayında Twitter üzerinden bir tweet’i ile ticaret savaşlarını başlatan ABD Başkanı Donald Trump Çin tarafını hallettikten sonra yüzünü Avrupa Birliği’ne çeviriş gibi. Öyle ki, bugün sona erecek olan ve İsviçre’nin Davos kasabasında düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda konuşan ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross, farklılıklar üzerine ‘barışçıl çözümler’ arayışında olsalar dahi, ABD’nin hala Avrupa otomobilleri üzerindeki vergileri sürdüreceğini söyledi. Hatırlayacağımız gibi, sonuna yaklaştığımız haftanın hemen başında Donald Trump Avrupa’ya yönelik ılımlı tavrını sona erdirmiş ve ticaret bariyerleri konusunda ilerleyen günlerde adım atabileceğinin sinyalini vermişti.
ABD Hazine Bakanı uluslararası ticarette tarife tehdidinin insanları ticaret anlaşmalarını tekrar müzakere etmek için daha gönüllü hale getirdiğini ifade ederek tek amaçlarının serbest, adil ve karşılıklı ticaret yapmak olduğunun altını çizdi.
Mahallenin bıçkın delikanlısının tek amacının gerçekten de serbest, adil ve karşılıklı ticaret yapmak olduğu bilinmez ama Çin ile yaklaşık iki yıldır süren ticaret savaşları sırasındaki kazanımları dikkate alındığında önümüzdeki dönemde Avrupa ile olası bir gerginliğin ABD’ye ne kadar fayda sağlayacağı; bunun yanında halihazırda zayıf bir üretim ve büyüme patikasında yer alan Avrupa ekonomilerinin bundan nasıl etkileneceği merak konusu.
Güzel bir hafta olsun.
Bu yazı 24 Ocak 2020 tarihinde HaberAnkara‘da yayınlanmıştır.