Dünya olarak zorlu zamanlardan geçiyoruz. Haber akışının hayli dinamik; bir o kadar da anlamlandırması ve değerlendirmesi dikkat ve çaba isteyen bir hale gelmesi zihinlerde oluşan soruların da birbiri ardına sıralanmasını da beraberinde getiriyor. Finans piyasalarındaki gelişmeler ne anlama geliyor? Altın fiyatları nereye gider?
Koronavirüs salgını ekonomilerin karşılaştığı en büyük sorun mu? İkinci dalga geldiğinde nereye ve nasıl sığınmalıyız? ABD ile Çin arasındaki gerilim ne anlama geliyor? İşte zihnimizde her biri bir düşünce bulutu gibi yer alan bu sorular bir de içinden geçtiğimiz kaygı verici dönemde her birimizi fazlasıyla meşgul ediyor. Bütün soruların cevabını bulabilmemiz şüphesiz imkânsız ancak gelin bir yerden bazılarının cevaplarını bulmak için çabalayalım.
Bu satırların kaleme alındığı sırada spot altının onsu (küçük bir hatırlatma: 1 ons altın 31,1 grama tekabül ediyor) uluslararası piyasalarda 1.976 dolar seviyesinde işlem görüyor. Tarihi rekorunu günbegün geliştiren altının ülkemizdeki fiyatı ise aynı zamanda Dolar/TL kurundaki hareketten de etkileniyor. Peki altını tarihi seviyelerine taşıyan ne oldu? Bu kıymetli madendeki yükseliş daha ne kadar devam eder? Artık her birimizin takip edebildiği gibi tarihin en büyük şoklarından birini gerçekleştiren koronavirüs salgınına karşı hükümetler yüksek miktarda parasal genişlemeye gidiyor; tabiri caizse ‘para basıp piyasalara helikopterle bırakıyor’. Örneğin ABD Merkez Bankası (FED), şirket tahvillerini de dahil ettiği tahvil alım programı çerçevesinde bilanço büyüklüğünü 7 trilyon dolara kadar genişletti. Tüm dünyayı etkisi altına alan 2009 Küresel Ekonomik Krizi’nde ve sonrasındaki dönemde başlatılan tahvil alım programı çerçevesinde söz konusu bilanço büyüklüğünün ulaştığı seviyenin 4,5 trilyon dolar olduğunu hatırlayacak olursak halihazırda yürütülen bu parasal genişlemenin büyüklüğünü tahayyül etmemiz mümkün. İşte, majör merkez bankaları başta olmak üzere dünya genelinde hüküm süren parasal genişleme politikaları para birimlerinin zayıflamasına ve bunun karşısında aynı zamanda belirsizlik dönemlerinden de beslenen altın fiyatlarının yükselişine sebep oluyor. Banknot matbaalarının daha çok çalıştırılmasıyla elde edilemeyen bir varlık olan altının arzındaki kısıtlar da giderek artan taleple birlikte fiyatta yukarı yönlü baskıları beraberinde getiriyor. Görünen o ki, altını destekleyen parasal genişlemeler de belirsizlikler de kısa dönemde sona ermeyecek gibi.
Salgının henüz birinci dalgasını yaşadığımız yılın ikinci çeyreğinde ülkelerin büyüme oranlarında daha önce eşine benzerine rastlamadığımız küçülmeler ikinci dalga için kaygıları yükseltiyor. Dünyanın en büyük ekonomisi ABD yılın ikinci çeyreğinde %32,9 ile rekor seviyede küçülürken Avrupa’dan da birbiri ardına zayıf veriler geldi. İkinci çeyrekte Avrupa’nın en büyük ekonomisi ve lokomotifi Almanya ekonomisi geçen yılın aynı dönemine göre %11,7 küçülürken küçülme oranları Fransa’da %13,8, İspanya’da %18,5, Avro Bölgesi’nin tamamında ise %11,9 olarak gerçekleşti. Peki olası bir ikinci dalganın ekonomilere etkisi nasıl gelişir? OECD’nin yaklaşık bir ay önce yapmış olduğu değerlendirmeye göre şimdilik %6 daralacağı öngörülen dünya ekonomisinde daralmanın %7,6’ya ulaşacağı bekleniyor. Yine ikinci dalga olması durumunda Türkiye ve İspanya ekonomilerinin 3,3 puan, Fransa ve İtalya ekonomilerinin ise 2,7 puan ‘daha’ daralacağı öngörülüyor.
Dünya ekonomileri bütün bu zorluklarla boğuşurken 2018 ve 2019’dan miras kalan ABD ile Çin arasındaki ticaret gerginliklerinin yeniden ortaya çıkabileceği kaygısı da kendini göstermeye başladı. İki ülke arasında son dönemde yaşanan politik gerginlikler ile özellikle Trump’ın Çin’e yönelik düzenlemelerin yeniden gündeme gelebileceğini vurgulaması, küresel ticaretin iki büyük aktörü arasındaki gerginliklerin genişleyerek süreceği endişesini de beraberinde getiriyor. Şimdiye kadar tarafların birbirlerine karşı attığı adımlar, eski hallerine kıyasla ticaretteki pozisyonlarının zayıflamasına sebep olurken, ‘nam olsun kâr olmasın” düşüncesiyle bu ‘dalaşmaların’ yeniden ‘savaşmaya’ dönüşmesi ihtimali önümüzdeki dönemde dünya ekonomisini bekleyen bir başka kırılganlık.
Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz ümidiyle…
Bu yazı 5 Ağustos 2020 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.