Tüm dünyaya büyük bir darbe vuran koronavirüs salgınının gölgesinde geçen ikinci çeyrekte ekonomik göstergeler de bu darbeden nasibini almış ve tarihin en keskin düşüşlerini kaydetmişti. Ekonomilerin dipten dönüş sürecindeki görünümleri “V”, “W”, “J”, “L” vb. gibi birçok farklı harfle nitelendirilmeye çalışılmış, ikinci çeyreğe göre artan ekonomik aktivitenin büyüme görünümüne nasıl yansıyacağı merak konusu olmuştu.
Yarıladığımız haftanın hemen başında zorlu geçen 2020 yılının üçüncü çeyreğine ilişkin büyüme verileri de kamuoyuyla paylaşıldı. Buna göre, Türkiye ekonomisi 2020 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre %6,7 büyüyerek %5 ila %5,5 arasında seyreden beklentilerden daha iyi bir performans göstermişti. Hatırlatmak gerekirse, bu haftaki buluşmamızın başında da dile getirdiğim gibi, salgının gölgesinde geçen ikinci çeyrekte Türkiye ekonomisi %9,9 daralmıştı.
Haftanın başından bu yana ekonomik büyüme verileri üzerinde çok şey yazıldı ve çizildi. Siz değerli okuyucularımızla bu haftaki buluşmamızda amacım bütün bu verileri tekrar önünüze sunmak değil; hemen hepsinden bir derleme yaparak genel bir değerlendirmeyi sizlerle paylaşmak. Hiç şüphe yok ki, 2020 yılının zorluğu artık hepimizin malumu. Üçüncü çeyrek itibarıyla beklentilerin üzerinde büyüdüğümüz de bir gerçek ama her konuya ve olaya olduğu gibi buna da ‘bir de farklı bir pencereden bakmak’ gerekiyor. Uluslararası ticaretin durma noktasına geldiği ikinci çeyreğin ardından tedrici bir toparlanmanın yaşandığı üçüncü çeyrekte, dış talep büyümeye değil destek köstek olmuş durumda. Öyle ki, 2020 yılının tamamında çeyrekler itibarıyla net ihracat büyümeyi aşağıya çekiyor. İkinci çeyrekte büyümeyi 7,7 puan aşağı çeken net ihracat üçüncü çeyrekte ise 9,1 puan aşağıya çekti. Bunda ihracattaki keskin düşüşle birlikte ithalattaki kimi zaman sınırlı gerileme, çoğu zaman da artık yönündeki hareketler etkili oldu. Üçüncü çeyrekte özellikle salgının etkilerinin azaltılması amacıyla kredi kanalları vesilesiyle yapılan desteklerin ithalatı artırdığını gözlemliyoruz. Bu dönemde ithalat tek başına büyümeyi 3,1 puan aşağıya çekti.
Az önce bahsettiğimiz üçüncü çeyrekteki desteklerin bir etkisini de tüketim harcamalarında görüyoruz. Üçüncü çeyrekte beklentilerin üzerinde gerçekleşen büyümemizin lokomotiflerinden birisi iç talepteki artış oldu. Bu dönemde hanehalkının özel tüketim harcamaları tek başına büyümeye 5,4 puanlık katkıda bulunurken kamu harcamalarının etkisi sınırlı kaldı. Söz konusu dönemde yüz güldüren bir gelişme de yatırım harcamalarının yıllık bazda %22,5’lik artış ile 2011 yılından bu yana gerçekleştirdiği en hızlı yükselişi kaydetmesi ve büyümeye 5,2 puanlık katkıda bulunması oldu. Yine aynı şekilde, ekonomideki çarkların döndüğünün bir işareti olan makine ve teçhizat yatırımları 2015 yılından bu yana en güçlü performansını gösterdi.
Sektörler bazında büyümenin bileşenlerine baktığımızda ise diğer sektörlerin dip yaptığı ikinci çeyrekte dahi yükselişine devam eden tarım sektörünün bu çeyrekte de büyümeyi 0,8 puan desteklediğini, üçüncü çeyrekte çarkların dönmeye başlamasıyla sanayi sektörünün de büyümeye 1,5 puanlık katkısının 2018’in başından bu yana en olumlu görünümünü kaydettiğini görüyoruz.
Bu haftaki buluşmamızın başlığına “Büyüme Beklentilerin Üzerinde; Ama” dedik. Evet, üçüncü çeyrekte beklentilerin üzerinde büyüdük ama sadece iç talebin desteklemesiyle gerçekleşen bir büyümenin ileriki dönemde fiyat istikrarı ve cari işlemler hesabında kırılganlıkları beraberinde getireceğini söylemek mümkün. Dolayısıyla dördüncü çeyrekle beraber atılan normalleşme adımlarının büyümeyi de bir miktar aşağıya çekeceği aşikâr.
Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz ümidiyle…
Bu yazı 2 Aralık 2020 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.
