Hesabı Kim Ödeyecek?

Her hafta siz değerli okuyucularımızla bu köşeden buluşma keyfine varıyorum. Ekonomiyle ilgili birçok farklı konuda değerlendirmelerimizi paylaştığımız buluşmalarımız süresince dünya dönüyor, hayat akıyor ve bu büyük kürenin dört bir köşesinde anbean gelişmeler kaydediliyor. Dünyamız dönüyor dönmesine ama nasıl döndüğünü sanırım bir de kendisine sorma vaktimiz geldi de geçiyor bile.

Siz bu haftaki buluşmamızın henüz şimdiye kadarki kısmını okuduğunuzda Grönland’da yaklaşık 10 milyon ton buzul eridi ve 600 bin tondan fazla sera gazı atmosfere salındı. Milyonlarca yıldır var olan ve çok uzun zamandır insanlığı misafir eden gezegenimize iyi davranmadığımız artık hepimizin malumu. Baharın ortasında kışı yaşamamızdan, kışın ortasında çiçek açan ağaçlardan, olağanüstü meteoroloji olaylarından, aralıkları giderek daha da sıklaşan salgın hastalıklardan, kaybolan türlerden ve diğer başka birçok farklı unsurdan bunu rahatlıkla fark edebiliyoruz artık. Ortada bir hesap var, bu hesabın da ödenmesi, en azından kabarmasına daha da izin verilmemesi lazım evet. Ama soru şu: bu haliyle bile bir hayli kabarık olan bu hesabı kim ödeyecek?

Bir süredir Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi çatısı altında yürütülen iklim değişikliğinin cezai sorumluluğuyla ilgili çalışmalara katkı sağlama imkânı buluyorum. Yukarıda da söylediğim gibi, ülkelerin iklim değişikliğine karşı adım atma gerekliliğinin bu denli farkında olmasına rağmen geçmişte imzaya sunulan iki uluslararası anlaşmanın hayata geçirilmesi noktasında bir o kadar da çekingen (sebepleri uzun uzun tartışılabilir tabii ki) davranması beni bir hayli şaşırttı. 1998 tarihli Ceza Hukuk Aracılığıyla Çevrenin Korunması ve 1993 tarihli Çevre İçin Tehlikeli Faaliyetlerden Kaynaklanan Zararlar İçin Hukuki Sorumluluk başlıklı iki anlaşma, bahsi geçen zararın kimden ve nasıl tazmin edilebileceğine ilişkin hükümler içerse de 1998 tarihli anlaşma sadece bir ülke tarafından onaylanmış durumda. Sıkı durun: 1993 tarihli Lugano Anlaşması’nı onaylayan ülke henüz yok. Tüm dünyada olduğu gibi Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi çalışmalarında da şu sıralarda iklim değişikliğine ve iklim değişikliğinin etkilerinin en aza indirilmesine yönelik yoğun bir gündem yürütülüyor. Paydaşların bu sefer gezegenimizde artık tahribat boyutuna ulaşan bu değişikliğe dur diyebilmeleri için gönülden iyi dileklerimizi gönderiyoruz.

Bütün bu gelişmelere ilave bir haberi de sizinle paylaşmak istiyorum. ABD merkezli bir düşünce kuruluşu, ABD Merkez Bankasının (FED) iklim değişikliğinin etkilerinin en aza indirilmesi ve iklim değişikliğiyle mücadele için atılacak adımlara yönelik olarak, bankaların daha fazla nakit tutmalarına yönelik bir çalışmayı hayata geçirmesinin faydalı olabileceğini ifade etti. Halihazırda büyük ölçekli şirketlerin, yeşil ekonomiye dönüş sürecinde yatırımlarını yenilenebilir kaynakların kullanımına ve kalkınmanın çevresel etmenlerin önemsenerek gerçekleştirilmesine yönelik şekillendirdiğini biliyoruz. Bununla birlikte, iklim değişikliğine -olabildiğince- dur diyebilmek için finansmana erişim noktasında da etkili adımların konuşuluyor olması geleceğe biraz daha umutla bakmamıza sebep oluyor.

Umudumuzu kaybedip de harekete geçmek için oyalanmamamız lazım: çünkü her geçen gün gezegenimiz için biraz daha “geç” oluyor.

Siz değerli okuyucularımızın Ramazan Bayramı’nı içten dileklerimle kutluyorum ve daha nicesine sağlıkla ve huzurla erişmeyi diliyorum. Bayramımız mübarek olsun.

Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz ümidiyle…

Bu yazı 13 Mayıs 2021 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.


Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s