Kimin Enflasyonu?

Şu sıralarda herkesin dilinde aynı cümle: “fiyatlar ateş pahası!” Son dönemde döviz kurlarındaki keskin hareketler ve ürün fiyatlarındaki hızlı değişimler, ülkemizin geçmişinde uzunca bir dönem mücadele etmek zorunda kaldığı enflasyon ile yeniden yüzleşmeye başlamasını da beraberinde getirdi.

Geçmişte yaşadığımız gibi, döviz kurlarındaki yukarı yönlü keskin hareketlere hızlı bir şekilde cevap veren ürün fiyatları son dönemde de çok kısa frekanslarla ve ne yazık ki hep yukarı yönlü güncelleniyor. Marketlerde, akaryakıt istasyonlarında ve daha bir dolu yerde satışı yapılan ürünlerin fiyatları arttıkça enflasyon üzerindeki çalışmaların yoğunluğu da benzer şekilde artıyor.

Geçtiğimiz hafta, Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) açıkladığı tüketici ve üretici fiyat endeksleri verileri ve peşinden yapılan araştırmalar ve tartışmalarla geçti. TÜİK’in verilerine göre Kasım ayında tüketici fiyatları bir önceki yılın aynı ayına göre %21,31 arttığı açıklanırken üretici tarafında bu fiyat artışının %54,62’ye vararak son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaştığı kamuoyuyla paylaşıldı. Aylık bazda ise tüketici ve üretici fiyatlarındaki artış oranının sırasıyla %3,51 ve %9,99 düzeylerinde gerçekleştiğinden hareketle söz konusu fiyat artışlarının tüketicilerin tüketim eğilimlerini, piyasalardaki fiyatlama davranışlarını ve tüketim kompozisyonunu aşındırdığı bir gerçek. Her birimiz birer tüketici olarak ekonomide yer alıyoruz ve her birimizin marketlerde, pazarlarda karşılaştığı ürün artışlarının kamuoyuyla açıklanan söz konusu artış oranlarından daha da yüksek olduğunu yaşayarak tecrübe ediyoruz.

Resmi veriler ile sokağın sesi arasındaki tartışmaları yeniden dillendirerek bu haftaki buluşmamızı, geçtiğimiz haftamızın tamamını kaplayan tartışmalarla geçirmek istemiyorum. TÜİK’in yayımladığı resmi verileri esas alarak farklı gelir seviyelerindeki tüketicilerin karşı karşıya kaldıkları enflasyonların da farklılaştığına değinmek istiyorum. TÜİK’in gelir seviyelerine göre tüketim dağılımını paylaştığı verileri dikkate aldığımızda, toplumun gelir seviyesine göre ayrılan her %20’lik kesiminin tüketim sepetlerinde harcama kalemlerinin farklı ağırlıklarla yer aldığını görüyoruz. Kısaca bahsetmem gerekirse; en yoksul %20’lik kesimin tüketim sepetinde en fazla paya sahip ilk üç kalem olan barınma, beslenme ve ulaştırma giderlerinin toplamı %70,9 paya sahip iken en zengin %20’lik kesim için bu üç kalemin toplamı %55,4 düzeyinde. Tüketim eğilimlerinin detaylarına girdiğimizde harcama kalemlerinin farklı gelir grupları itibarıyla farklı oranlara sahip olduğunu görüyoruz.

İşte bu farklılıktan hareketle söz konusu gelir gruplarına dahil olan hanehalklarının da karşılaştığı enflasyon oranı da farklılaşıyor. Öyle ki, son dönemde yeniden manşet enflasyonu yukarı yönlü baskılayan gıda enflasyonu, gıda harcama kaleminin yoğun olduğu gelir gruplarını daha olumsuz etkiliyor. TÜİK’in Kasım ayında yayımladığı yıllık fiyat değişim oranlarını dikkate aldığımızda, ülke geneli için %21,31 düzeyinde gerçekleşen tüketici enflasyonunun en yoksul %20’lik kesim için %22,49 düzeyine yükseldiğini, en zengin %20’lik kesim için ise %21,36 seviyesinde gerçekleştiğini görüyoruz. Diğer bir deyişle, yoksulun enflasyonu zengininkinden çok daha yüksek gerçekleşiyor.

Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz ümidiyle…

Bu yazı 8 Aralık 2021 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayımlanmıştır.


Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s