Dönüşümü Anlamak

Bir süredir yeşil dönüşüm hakkında konuşuyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz. Aslına bakarsanız 1900’lü yılların son çeyreğinden itibaren küresel zeminde bahsi geçen ancak insanlığın her alanda olduğu gibi harekete geçmesi için önce başına musibetler gelmesini beklediği bir konu yeşil dönüşüm ve sürdürülebilir kalkınma. Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde tartışılmaya başlanan sürdürülebilir kalkınma konusu, büyüme ve kalkınmayı başarırken şimdiye kadar olduğu gibi fosil yakıtlara dayalı, doğal kaynakları heba eden kahverengi bir anlayış yerine başta enerji olmak üzere kaynakların yenilenebilir, sürdürülebilir ve temiz bir şekilde kullanıldığı ve büyüme ihtirası için doğal kaynakların heba edilmediği bir anlayışa dönüşüm aslına bakarsanız. Diğer bir deyişle, yeni bir sayfa açmanın tam eşiğinde dünyamız. Ya yaşadıklarından ders almadan yegane gezegenimizi daha büyük bir hızda mahvetmeye devam edeceğiz ya da değişimin ve dönüşümün kendisi olup dünyayı en azından bugünkü haliyle gelecek nesillere bırakmayı başarabileceğiz.

Enerjide, ticarette, tüketimde, atık yönetiminde, kaynak kullanımında; birçok alanda sürdürülebilir ve yenilenebilir bir dönüşümün nasıl olacağı tartışılıp duruyor. Tabii ki bütün bunlar masaya yatırılırken iklim değişikliğinin ve küresel ısınmanın etkileri de yerinde saymıyor. Dünyamız her 10 yıllık dönemde 0,2 derece ısınıyor, her yıl 1,5 trilyon tona yakın buzul kaybediyor. Tarih boyunca yaşanan en sıcak 8 yıl son 8 yıl olarak kaydedildi. İşte hal böyleyken dönüşümün aciliyeti ve gerekliliği de günbegün daha güçlü bir şekilde hayatımıza giriyor.

Yazılan, çizilen, konuşulan onca şey kulağa, göze çok güzel geliyor. Peki ya uygulaması? Maalesef bu aşamada yine eksik kalıyoruz. Geçtiğimiz hafta TÜRKONFED’in ev sahipliğinde ve Konrad-Adenaur Stiftung ile Akbank’ın iş birliğinde Ankara’da düzenlenen “KOBİ’ler İçin Yeşil Dönüşüm Zirvesi”ni takip etme imkanı buldum. Farklı bölgelerde yeşil dönüşüm konusu özelinde bilgilendirme toplantıları ve anket çalışmaları yapılarak hazırlanan “Yeşil Dönüşümde Riskler, Fırsatlar ve Beklentiler” başlıklı raporda çarpıcı sonuçlara yer verilmiş. Türkiye’de işletmelerin %99,8’ini oluşturan KOBİ’lerin %21’i yeşil dönüşüm sürecinin en öngörülebilir politika metinlerinden birisi olan Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) hakkında bir fikri olmadığını belirtirken %28’i ise AYM ile birlikte devreye alınacak ve güncel verilerle ülkemiz için 8 ila 10 milyar dolarlık ilave dış ticaret maliyeti getirmesi riski olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’ndan etkilenmeyeceklerini ifade etmiş. Yeşil dönüşüme ne kadar gerek duyulduğunu ve işe nereden başlamak gerektiğini gösteren karbon ayak izi ölçümüyle ise firmaların %77’si henüz tanışmamış.

Büyüklerimiz belki daha çetin sınamalardan geçtiğini hatırlayacaklardır ancak dünyamız son dönemde hiç bu kadar değişime ve dönüşüme ihtiyaç duymamıştı. Yeni bir sayfa açmanın bu kadar gerekli olduğu artık malum olan bir dönemde, ticaretin lokomotifi firmalarımızın dönüşümü doğru anlamaları ve yol haritasını yola çıkmadan ortaya koymaları büyük öneme sahip. Yoksa tıpkı zirvede gerçekleştirilen panelin moderasyonunu üstlenen Şeref Oğuz’un Özdemir Asaf’tan yaptığı alıntı gibi:  “Bir insan treni kaçırırsa başka bir tren gelir onu alır. Bir ulus treni kaçırırsa başka bir ulus gelir onu alır.” Treni kaçırmamak gerek…

Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz ümidiyle…

Bu yazı 21 Eylül 2022 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayımlanmıştır.

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s