Avrupa, son zamanların en soğuk kışına hazırlanırken bir de kapıda bekleyen enerji krizi bu kış Avrupalıların gerçekten üşüyeceğine işaret ediyor. Ekim ayını neredeyse ortaladık, Rusya ile ilişkilerin hala gergin olduğu ve biraz da satranç tahtasını andıracak şekilde karşılıklı hamlelerin geldiği bir dönemde, enerji tarafında çözülemeyen sorunlar bir de yüksek seyretmeye devam eden enflasyon sorunuyla birleştiğinde Avrupa için frene basma eğilimi baş göstermiş durumda. Son yüz yılın en olağanüstü olaylarından kabul edilen salgın döneminde bu denli kuvvetli esen resesyon rüzgarları Avrupa’yı önümüzdeki dönemde tekrar hükmü altına alacağa benziyor.
Bloomberg’in hazırladığı anketin katılımcıları kış aylarında enerjide daralmanın ekonomik aktivitede sert bir düşüşe sebep olacağına ilişkin endişelerini artırdı. Bu yüzden ki, ankete katılan ekonomistlerin bir önceki ankette %60 olarak öngördükleri Avro Bölgesi’nin önümüzdeki 12 ay içerisinde resesyona girme ihtimali (yani iki çeyrek üst üste küçülme ihtimali) %80’e yükselmiş durumda. Böylece Avro Bölgesi için resesyon riski Temmuz 2020’den bu yana en yüksek seviyesine ulaşmış oldu.
Bu durumun altında yatan nedenlerin biri Avrupa’nın endişeyle hazırlanmaya çalıştığı enerji krizi olurken bir diğeri de yüksek seyreden enflasyon. Avrupa Merkez Bankasının enflasyonla mücadele için yükselttiği politika faizinin etkisiyle ekonomik aktivitede yavaşlama emareleri görülüyor. Bununla birlikte, Avrupa Merkez Bankasının hedeflediği oranın neredeyse beş katına ulaşan enflasyonu dizginlemek için zamanın daralıyor olması, önümüzdeki dönemde Avrupa Merkez Bankasının faiz artırımı noktasında daha agresif olabileceğine işaret ediyor. Öyle ki, piyasa aktörleri Avrupa Merkez Bankasının Ekim ayında yapacağı Para Politikası Kurulu toplantısında 75 baz puanlık bir faiz artışı bekliyor.
Peki bütün bunlardan neden bahsettik? Çünkü son dönemde büyümemizin lokomotifi ihracatımızda, en büyük pazarımız Avrupa da ondan. Avrupa’da yaşanacak bir durgunlukla beraber talepte yaşanan gerileme, en büyük pazarımıza yaptığımız ihracatı da olumsuz etkileyecek. Nitekim Avrupa’da esen resesyon rüzgarlarının etkisini ihracat iklimimizde üst üste iki aydır görüyoruz. Ağustos ayında 48,8’e gerileyerek 50 eşik değerin altında kalan İhracat İklim Endeksi Eylül ayında da bu seviyede kalarak Türk imalat sanayii ihracatçılarının talep kanalındaki kötümser bekleyişlerine işaret etti.
İstanbul Sanayi Odası’nın hazırladığı çalışmanın detaylarına baktığımızda Türkiye’nin en büyük beş ihracat pazarında üretimin azaldığını ve bu pazarlardaki ekonomik aktivitede görülen yavaşlamanın önümüzdeki döneme ilişkin ihracat ve sipariş bekleyişlerini aşağı yönlü bozduğunu görüyoruz. Her ne kadar Orta Doğu’daki hareketliliğin Avrupa’da yaşanan bu duraksamayı dengelediği görülse de, nitelikli ihracat hedefimiz için gelişmiş pazarlara entegrasyonumuzun önemini hatırlamak gerekiyor. Literatürde de yer alan gelişmiş pazarların daha nitelikli mal talep ettiği savından hareketle ihracatçılarımızın nitelikli pazar ayrıştırması ya da durgunluk anlarında ürün çeşitlendirmesine giderek mevcut pazarlardaki payını muhafaza etme politikalarını hayata geçirmesi büyük önem taşıyor.
Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz ümidiyle…
Bu yazı 12 Ekim 2022 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayımlanmıştır.
