Sürdürülebilir kalkınma ve yeşil dönüşüm hususları 1980’ler sonrasında gündemde kendine çok daha sık yer bulduğu bir dönemdi ama insanlık başına musibet gelmeyince nasihatları dinlememesiyle ünlü bir varlık olduğu için sürdürülebilir kalkınmanın ve yeşil dönüşüm sürecinin önemi, iklim değişikliğinin ve küresel ısınmanın etkilerinin ‘geri dönülemez boyutlara’ çok yaklaştığının olağanüstü meteorolojik olaylarla, tabiattaki bozulmalarla, canlı hayatının tehlikeye girmesiyle acı bir şekilde anlaşıldı.
Yeni ve tabii ki yeşil döneme geçiş, günümüz teknolojik gelişmelerinin ve dijitalleşmenin de etkisiyle çok hızlı bir şekilde gerçekleşse de sihirli bir değnek dokunurcasına gerçekleşmeyeceği aşikar olan bu süreç yaşanan küresel ve bir o kadar da önemli sorunlarla sekteye uğruyor. Bu haftaki buluşmamızı, bir yandan önümüzdeki döneme ilişkin olumlu gelişmelerin hızla hayatımıza girişiyle başlatırken diğer yandan ise bu süreci yavaşlatacak olumsuzluklara değinerek toparlayalım.
Ülkeler itibarıyla farklılık gösterse de küresel karbon salınımının yaklaşık beşte birlik kısmını oluşturan ulaştırma alanındaki iyileştirmeler, iklim değişikliyle mücadelede ve yeşil dönüşüm sürecinin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesinde önemli rol oynayacak. Tam da bu sebeptendir ki, 2030 ve 2050’ye kadar sürmesi beklenen kahverengi ekonomilerden yeşil ekonomilere geçiş sürecinin en önemli ayağını da elektrikli otomobiller oluşturuyor. Ancak küresel çapta esen durgunluk rüzgarlarıyla birlikte üretimin ve talebin arzu edildiği kadar ivmelenememesi otomotiv sektörünün de yeşil dönüşüm sürecindeki lokomotif rolünü bir miktar sekteye uğratıyor. Öyle ki, yakın geçmişte yaşanan çip krizinin hala tam anlamıyla çözülememiş olması otomotiv sektörüne yön veren devlerin de bu hızlı dönüşümü bir miktar ertelemek zorunda kalmalarını beraberinde getiriyor.
Bununla birlikte, küresel sera gazı emisyonunun %70’ini tek başına sırtlayan enerji sektöründe de dönüşümün tam ve etkin olarak hayata geçirilememekte olması, yeşil dönüşüm ve sürdürülebilir kalkınma sürecinin akamete uğramasına sebep oluyor. Avrupa’nın Rusya ile olan gerginliğinden dolayı önümüzdeki kışı ağır bir şekilde geçirme ihtimalini bu satırlardan değerlendirmiştik. Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında 2050’ye kadar kıtanın karbon nötr bir yer olmasını hedefleyen Avrupa ülkeleri bu kapsamda yeşil ve temiz enerji kaynaklarına yönelse de mevcut krizler kömür santrallerinin yeniden elektrik üretimi için çarkları döndürmek zorunda kalmasını beraberinde getirdi. Almanya Şansölyesi’nin ve Fransa Cumhurbaşkanı’nın geçtiğimiz günlerde nükleer enerji santrallerinin bir an önce faaliyete geçirilmesini istemesi de Avrupa’nın yeşil dönüşüm sürecinde yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru olan yolculuğunu kesintiye uğratacağa benziyor.
Yeşil dönüşüm sürecini planlarken kaleme alınan politikalar, iktisatta çok bilinen ceteris paribus, yani diğer bütün şartların değişime uğramadığı bir durum altında tasarlanmışa benziyor. Ancak hayat akıp giderken edindiğimiz tecrübeler, bu sürecin bir hayli dinamik olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor.
Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz ümidiyle…
Bu yazı 19 Ekim 2022 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi‘nde yayımlanmıştır.
